Yattara, hakem Fırat Aydınus dışında kimseye inandırıcı gelmeyen o penaltı kararı sonrası topu ağlara gönderebilse ve Trabzonspor maçı bu golle kazansaydı olacaklar belliydi?
İki maçtır hakem hatalarından canı yanan ve hafta içi yöneticilerin açıklamalarıyla “mahalle baskısı” yaratan bordo-mavili kesimde, “Hep bizim mi hakkımız yenecek?” söylemleri, diğer yanda, “Gördünüz mü, hakemin üzerine oynayan istediğini alıyor” iddiası gündeme oturacaktı.
Ne bekliyorduk ki? Her hakem kararının altında art niyet arayan paranoyak bir kitle yaratırsanız, sahada futbol değil hakem konuşulması da doğal gelmeye başlar ki, dün gece de öyle oldu.
Velhasıl bu atmosferde Fırat Aydınus gibi deneyimli bir hakemin bile etki altında kalması kaçınılmazdı.
Trabzonspor da hakemden farksızdı. Maçı kazanıp doksan dakika sonunda “kolbastı” oynayabilmek, hem patlamaya hazır durumdaki tribünlerin deşarj olmasını, hem de bordo-mavili takımın ilk yarıyı lider olarak bitirme olasılığını gündeme getirecekti.
Gol beklerken basit bir golle geriye düşmek hakem dahil herkesin kimyasını bozdu. Trabzonspor ilk yarı sonunda soyunma odasına Gökhan’ın eşitlik sayısı ile gitmese, işi bir hayli zorlaşabilirdi. Çünkü Colman’ın Koray’ı bir boksör gibi yere indirdiği pozisyonu hakem Aydınus süzüp kırmızı kartını çıkarabilse, ev sahibi takım yarım saati aşkın bir süreyi on kişi oynamak zorunda kalacaktı. Bu ise Eskişehirspor’un daha cesur olmasını, dolayısıyla sahadan en azından puanla ayrılmasını sağlayabilirdi.
Sahada on bir kişi kalmayı başaran Trabzonspor maçı kazanmak için her yolu denedi. 72. dakikada kaleci Ivesa peşi sıra gelen üç pozisyonda adeta mucize yarattı. Ancak kaçınılmaz son belliydi! Ivesa, dört dakika sonra Gökhan’ın galibiyet golünde çaresiz kaldı.
Maç için çok şey söylenebilir. Ancak sanırım en gerçekçisi şu olur;
“Bu ülkede başarılı olmak istiyorsan masaya yumruğunu vuracaksın. Sadri başkan vurdu ve Trabzonspor kazandı...”
Peki ya kaybedilenler? Öyle çok ki!