Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Filenin Sultanları; ulusça gururumuz, övünç kaynağımız, Türkiye’nin aydınlık yüzü, Cumhuriyetimizin geleceği, paha biçilmez değerlerimizdir onlar.
Önce milletler kupası, ardından muhteşem Avrupa şampiyonluğu spor tarihimizin en çok konuşulacak başarıları olacak kuşkusuz.
Bu arada kulvar dışına çıkmak istemiyorum ama, söylemeden geçemeyeceğim. Ahmakça polemiklerle gündeme gelip, cehaletin çirkin yüzünü maske yapanlara, kadınlarımızın alın terine dil uzatanlara en güzel yanıtı Ebrar Karakurt vermiş ve noktayı koymuştu: “Boş yapma!” Zaten yediler smacı suratlarına, oturdular yerlerine.
Dünü unutmayalım Ne çok özlemiş, ne kadar hasret kalmışız böyle sevinçlere değil mi? Futbolu kutsamış, diğer spor dallarını ötekileştirmiş bir toplum, nasıl da silkinip attı üzerindeki ölü toprağını. Ekran başında milyonlar, meydanlarda on binlerce insan tek vücut olup birlikte coştu, birlikte gözyaşı döktü. Bu mozaiği 100. yıl döneminde Türkiye Cumhuriyeti kadınları oluşturdu. Lakin toplum olarak kötü bir yanımız var. Dünü ve günü kolay unutuyor, başarının nasıl bir emeğin karşılığı olduğunu kavrayamıyoruz.
Son 25-30 yıla bakın. Futbol bir yana, amatör branşlar öteki tarafa. En büyük başarılar kimlerden gelmiş? Olimpiyat, Dünya, Avrupa şampiyonluklarını kimler kazandırmış? Güreş, boks, halter, okçuluk, tekvando, cimnastik, motosiklet, atletizm gibi bireysel, basketbol ve voleybol gibi takım sporlarında en kıymetli madalyaları kimler getirmiş, ulusal marşımızı kimler dinletmiş?
Oysa baş tacı yaptığımız futbolda milli takımlar ve kulüpler düzeyinde sadece üç başarımız var. A milli takımın Dünya ve Avrupa üçüncülüğü, Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğu ile süper kupa öyküsü. Bunlarla avunup duruyoruz yıllardır. Ne büyük bir çelişki değil mi?
Ayrımcılığa hayır Hadi futbol ile diğer branşlar arasında ayrımcılık var da, amatör spor dalları içinde yok mu? Örneğin, A Milli Erkek Basketbol Takımı 2010 yılında dünya ikincisi olduğunda 1.5 milyon dolar ekstra prim almıştı hatırlarsınız. Yaşanan polemiği de hâkeza! Şimdi gözüm başkentte. İki önemli başarının karşılığında A Milli Kadın voleybolcularımıza da benzer bir uygulama yapılacak mı? Yoksa yönetmeliğin öngördüğü toplam 2 bin 100 Cumhuriyet altını yeterli mi sayılacak...
Merak etmeyin; onlar önce “ay-yıldız” ve “milli marş” dedikten sonra gerisi “boş” zaten! Prim meselesi açılınca futbolda A Milli Takım düzeyinde yaşanan yüz kızartıcı pazarlıklar ve çirkin olaylar geliyor aklıma. Paylaşılamayan milyon dolarlar, parmak hesabı verilen jeepler filan!
Yadırgadığım diğer konu, Avrupa şampiyonu olmuş bir takımın yurda dönüş hikayesi. Hadi özel uçaktan vazgeçtim, tarifeli uçuşta neden ekonomi sınıfında oturtulur sporcular? Federasyonun parası mı yoktu üst kategoride bilet almak için? Yoksa şampiyonluk mu yoktu hesapta! İnsanlara değerli olduklarını hissettirmek için bazen çok küçük dokunuşlar yetebilir. Mesela dönüş rotasında kaptanın anonsu bile ısıtmıştır millilerimizin yüreğini.
Velhasıl; “Filenin Sultanlarına” çok şey borçluyuz. O zaman Cumhuriyet’in altın kızlarına, “şampiyon” diyecek ve “saygı” göstereceğiz.

Benim adaylarım...
Milliyet gazetesinin 69 yıldır önderliğini yaptığı büyük organizasyonun 70.sinde gözler 2023 yılının başarılarında olacak. Ben de şimdiden adaylarımı ilan ediyorum:
Yılın takımı: A Milli Kadın Voleybol Takımı
Yılın kadın sporcusu: Eda Erdem- Ebrar Karakurt
Yılın antrenörü: Daniele Santarelli
Yılın yöneticisi: Mehmet Akif Üstündağ
Yılın sporcusu: Melissa Vargas

Haberin Devamı

TFF'den Beşiktaş'a barış çubuğu
Beşiktaş Kulübü ile Futbol Federasyonu arasında 1.5 yıldır süren gerginlik malum. Başkan Mehmet Büyükekşi’nin bu durumdan rahatsız olduğunu biliyorum. TFF ve Beşiktaş isimlerinin birlikte anılmasını istemiyor. Bunun için de çaba harcıyor. Örneğin Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi’nin fair-play ile ilgili söylemlerini övüyor. Ardından İnönü Stadı UEFA Avrupa Ligi veya UEFA Konferans Ligi finallerinden biri için aday gösteriliyor. Son olarak hakemler hakkındaki açıklamaları nedeniyle disiplin kuruluna sevk edilen Çebi’nin alması gereken hak mahrumiyeti cezası ise (21 ila 60 gün) es geçiliyor. Ne dersiniz; bu barış çubuğu yanar mı?