29.05.2021 - 13:50 | Son Güncellenme:
"Bazı ülkelerde federasyonlar kulüplere bir sezonda teknik direktör değişikliği yapma konusunda sınırlama getiriyor. Bizde de bu sınırlama olursa bu kadar fazla değişiklik olmayacak. Bizim ülkemizde ne yazık ki çok fazla hoca değişikliği oluyor ve başarısızlığın sebebi hep hocalar oluyor. Başarı nasıl hep beraber paylaşılıyorsa başarısızlık da öyle olmalı. Başarısız bir sezonda 5-6 haftada bir hoca değiştiriliyor. Bunu yaparken futbolcuları ve camiayı düşünen yok. Her 5-6 haftada bir ayrı hocayla, ayrı sistemle oynamak çok zor. Buna oyuncuların da kulübün de adapte olması çok zor. Bunlara baktığınızda ne kadar değişiklik yaparsanız başarı o kadar az geliyor.
Sezon başında ve devre arasında yapılacak transferler ve bunlardan elde edilecek rantlar büyük sıkıntı oluşturuyor. Bundan dolayı da sezon başında kendilerine uyacak hocalar olsun isteniyor. Sıkıştıkları zaman da kurtarıcı hoca arıyorlar. Bu da her zaman tutmuyor tabi. Bana göre bu kadar teknik direktör değişimi kulüp yöneticilerinin yanlış politikalarından kaynaklanıyor.
Son haftalarda bana teklif geldi ama ben etik olarak bu işin karşısındayım. Bize iki hak verilmiş ve biz bunu doğru veya yanlış kullanmışız. Hakkım bittikten sonra bir kulübe gidip 'sahanın kenarında olmadan, bütün antrenmanları yaptırıp sonra tribüne geçeceksin' bu tür şeyler bana etik gelmiyor. Play-Off oynayacak takımlardan teklif geldi ama kendi prensiplerim var, kimsenin hakkını yemek istemediğim için bu teklifleri kabul etmedim. Önümüzdeki sezon talep olursa gideriz, konuşuruz.
Süper Lig’e üç takım yükseldi ve hepsi bu anı yıllarca bekleyen takımlar oldu. Özellikle Adana Demirspor ve Altay daha önceden bu ligin gediklisi olan takımlar. Altay dört büyüklerden sonra Süper Lig’de en çok oynayan takım. Adana Demirspor, bizim futbolculuk dönemlerimizde Süper Lig’in en önemli markalarından biriydi. Giresunspor’un Süper Lig günlerini ise 50li yaşlarda olanlar bilir anca. Yani üç camia da Süper Lig’e susamıştı dolayısıyla başarılı olacaklarını düşünüyorum.
Geçen sene biz Hatayspor’la şampiyon olmuştuk bu sezon Avrupa Kupası’na kadar devam ettiler, daha önce biz Gazişehir’le şampiyon olmuştuk onlar da aynı şekilde son ana kadar gittiler. Yani yeni çıktım veya uzun süredir buradayım dememek lazım, doğru planlamayı yapmak gerekiyor. Zaten doğru planlamayı yaptığınız zaman neticesi ortada, geleceğiniz yerler de belli.
Altınordu Türkiye’de her anlamda tek. Bunu da sadece sahada göstermiyorlar. Soyunma odasını temiz bırakmalarıyla, saha dışındaki duruşlarıyla, konuşmalarıyla bunları gösteriyorlar. Şans verildiği zaman Türk gençlerinin nerelere gelebileceğini gösterdiler. Ben kendi adıma hep Hüseyin hocayı hem de bütün Altınordu camiasını tebrik ediyorum. Çok emek harcadılar, çok önemli işler yapıyorlar. Bir sistemleri var ve bu sistem alt ligde işledi belki Süper Lig’de de işleyebilir. Altay şampiyon oldu ama Altınordu da “gönüllerin şampiyonu” oldu.
Fenerbahçe sezon başından itibaren hep bir kaos içinde kaldı. Maçta o niye oynadı, o niye oynamadı gibi ya da oyuncunun hocasına değil tribüne bakması gibi olaylar gündem oldu. Bir türlü birlik beraberlik sağlanmadı, Erol Bulut kazansa da kaybetse de eleştirildi. Emre Belözoğlu iyi işler yaptı, bir büyük takımın nasıl oynaması gerektiğini gösterdi. Daha önde oynayan, iyi hücum eden bir görüntü verdi. Çok da iyi sonuçlar aldı, içerde Sivasspor maçını yense son hafta Kayseri’de şampiyonluk maçına çıkacaktı. Ama sezon içinde yapılan yanlışlar sebebiyle çok rahat şampiyon olabileceği bir sezonu 3.sırada tamamladı.
Emre Belözoğlu sezon başında sportif direktördü. Bizim ülkemizde sportif direktör olan kişinin sonrasında teknik direktör olması moda oldu. Erol Bulut çalışırken başında Emre Belözoğlu gibi biri varsa muhakkak onun tedirginliğini yaşar. Çünkü o anda Emre Belözoğlu kulübün her şeyi. Sportif direktörsen görevini bitir, teknik direktörsen gel teknik direktör ol. Bırakın insanlar rahat çalışsınlar. Eğer sportif direktörün teknik direktör olmak gibi bir düşüncesi varsa o zaman getirdiğin hoca rahat çalışamaz. Biz buradan çoğu şeyi bilemiyoruz ama Erol Bulut bu konuda çok sıkıntı yaşamıştır.
Beşiktaş’ın yaptığı en iyi iş aile ortamını kurmaktı. Sezona çok kötü başladılar bu da bana göre sezonu pandemi koşullarında çok erken açmalarından kaynaklandı. Hazır olmadıkları dönemde alınan kötü sonuçlarla Sergen Yalçın da sorgulandı hatta. Ama Sergen Yalçın duruşunu hiç bozmadı, futbolcular da ona sahip çıktı. Yönetim de Sergen hoca ve futbolcuları sahiplenince ortaya çok iyi bir aile ortamı çıktı. Beşiktaş şampiyonluğunun en önemli faktörü bence kadro istikrarıydı. İlk milli maç arasından sonra Beşiktaş’ın kadrosu oturdu ve o şekilde devam ettiler. Sezon sonuna gelmeden kesin şampiyon olur dediğimiz Beşiktaş, üst üste önemli oyuncuların sakatlanmasıyla belki o farkın erimesine sebep oldu ama sezon başından gelen o aile ortamı onlara şampiyonluğu getirdi. Sezon geneline bakınca şampiyonluğu hak ettiler onlara da şampiyonlukları hayırlı olsun diyorum.
Sergen Yalçın’ın oynattığı oyun ve oyuncuların buna yatkınlığı çok önemliydi şampiyonluk için. Mesela Fenerbahçe bekleyerek oynuyordu ama Fenerbahçe bekleyerek oynamaz, en azından o kadrosu oynamaz. O kadronun kaleye yakın oynaması gerekiyordu. Yetenekli oyuncular vardı ama kaleden hep uzak kalmanın sıkıntısını yaşadılar. Beşiktaş öyle değildi, özellikle iç saha maçlarında önde oynayan, pres yapan bir takımdı, birbirini çok iyi tanıyan bir ekipti ve takviyeler takıma çok çabuk uyum sağladı. Beşiktaş, yapılan bütün işlerin ödülünü sezon sonunda aldı. Hem Galatasaray hem de Fenerbahçe’ye göre kadro derinliği azdı, önemli oyuncular sakatlıklar yaşadı ama sonuna kadar gittiler. Özellikle 10.haftadan sonraki kadro istikrarı Beşiktaş’ın ligi alıp götürmesine sebep oldu. O ara Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yaşadığı kaos da işlerine yaradı.
Galatasaray son haftalara çok iyi geldi. Onların bir sözü var “Mayıslar bizimdir” diye. Onlar bu işleri çok iyi yapıyorlar, camia olarak çok alışkınlar ama bana göre bu sezondaki sonucun en önemli sebebi yönetim ve hoca arasındaki kaosun oyuncuları kötü etkilemesiydi.
VAR sistemi doğru kullanıldığı zaman kötü bir sistem değil. Bazı pozisyonlar çok karambolde oluyor göremiyorsunuz. VAR’ın sıkıntısı gördüğünü verememek. Aynı kararın bir takıma verilip diğerine verilmemesi sorun yaratıyor. Ayrıca bizde VAR’da geçen süre çok uzun oluyor ve öyle olduğu zaman insanın kafasında soru işaretleri oluşuyor. Avrupa’da hakem dinliyor, “tamam” diyor bitiyor bir dakika içinde. Bizde bazen bir çizgi çiziliyor görüyoruz yani yamuk. 18’lerden veya çim çizgilerinden belli oluyor yani. Her takım da bunu kendine göre yorumluyor sonra. Bir maçta verilip bir maçta verilmezse VAR tartışılır. Sistemi hızlandırırsak, kararları daha hızlı verirsek VAR daha faydalı hale gelir. Her işin bir uzmanı var, hakemler de bu işin uzmanı. Eğer siz pozisyonu 3 dakikada çözemiyorsanız dışardaki insanlar nasıl çözecek? Tekrar tekrar izleyip kararı veremiyorsak bu sistem böyle çok konuşulur.
VAR sisteminin olması iyi ama futbolun çoğu güzelliği de bozuldu açıkçası. Yani biz eskiden hakem hatası diyorduk geçip gidiyordu. Şimdi bir tane de değil hakem sayısı çoğaldı ve hiçbiri görmüyor, vermiyor bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Hakemlerin konsantrasyonu da azaldı çünkü VAR diye bir güvenceleri var. Ben kaçırırsam beni uyarırlar güvenceleri var. Bu sene hakemler çok formsuzdu, maçın önüne geçti hakemler birçok kez. Bir yandan da hem yönetim hem teknik direktörler her şeyi hakeme yükleyerek sezon içindeki başarısızlıkların üstünü örtmeye çalışıyorlar.
'Pro Lisans'sız hocalar çalışamaz deniyor ama 5 tane 'Pro Lisans’ı olmayan hoca takım çalıştırıyor. Ben 1.5 senede zor aldım 'Pro Lisans’ı. Bu işler isimle olmaz Almanya’da U-17’den başlıyorlar takım çalıştırmaya. Burada büyük takımda oynayan oyunculardan birine U-17’yi çalıştırmayı teklif edersen “dalga mı geçiyorsun? der. Futbolculuk ve antrenörlük çok farklı şeyler. Ben bu arkadaşlara kızmıyorum onlar da bir işin içine girmek istiyorlar. Burada bana göre suçlu yönetimlerdir. Yönetimler bu isimleri cüzi ücretlerle takıma getiriyorlar. Bu isimler de kendilerine şans verildiği için teklifi kabul ediyorlar. Artık paraya bakmıyorlar, bir an önce bu ligin içine girmek istiyorlar. Madem bir kuralınız varsa, lisanssız hoca çalışamaz deniyorsa çalıştırtmayacaksınız. Maçtan önce konuşan kişi farklı, maçtaki kişi farklı, maçtan sonra konuşan kişi de farklı bu çok abes bir şey. Bunları düzeltmemiz lazım. Takımı çalıştırmasına izin veriyorsunuz maçtan sonra konuşmasına izin vermiyorsunuz. Bu kadar saçma şey olmaz."
MİSLİ'YLE KRALSIN Hemen oynamak için buraya tıklayın!