Futbolda adalet uzun seneler sağlanamadı. Kargaşa, hakaretler, terör insanları futboldan soğuttu. Demirören 3 Temmuz’dan sonra geldi. Futbolumuzun dip yaptığı, kara bulutların üstünde dolaştığı, kimsenin kimseye itimadı, saygısı kalmadığı bir dönemde başkan seçildi. Yönetimini ve kendisini kutlamak lazım. Bunu gerçek anlamda samimiyetle söylüyorum. Bütün kulüplere eşit davrandı. Adalet duygusunu en üst seviyede tuttu. Bakın dün tek aday olarak tekrar futbol federasyonu başkanlığına seçildi. Bu, delegelerin kulüp başkanlarının memnuniyetini, saygısını gösterir.
İnsanlar, baskı, statü dese de bunların hepsini geçin. Futbol yasası ‘60 delegeyi bulan başkan seçilir’ diyor. Bunu da çıkaran Demirören değil. Bu seçimden sonra federasyonumuz daha da kuvvetlendi. Demirören öyle bir açılım yaptı ki Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a, Beşiktaş’a ve diğer kulüplere ‘Buyrun arkadaşlar futbolumuzu beraber yönetelim. Terslikler, haksızlıklar varsa gene beraber düzeltelim’ diyor.
Fenerbahçe adına Nihat Özdemir, Galatasaray adına Ali Dürüst, Beşiktaş adına Hüsnü Güreli, Trabzonspor adına Yaşar Aşçıoğlu ve İbrahim Usta... Bakın ağır ve dürüst insanlar hep yönetici oldu. Bundan sonra futbolda kavga, adaletsizlik kesinlikle olmaz. Evet futbolumuz şu üç senede dip yaptı. Ama şimdi artık çıkış dönemine başladı. Yabancı sınırlaması ortadan kalktı. Şu transferlere bakın. Fenerbahçe yüreğimizi hoplatıyor. Dilerim Şampiyonlar Ligi’ne katılırlar. Eto’o gibi bir dünya yıldızını Antalyaspor transfer edebiliyor.
Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor, diğer Anadolu takımları hepsi kadrolarını güçlendirmek için çabalıyor. Düşünebiliyor musunuz, Süper Lig’in kalitesi nasıl yükselecek? Bu kimin sayesinde oldu. Aynı şekilde milli takım 2016 elemeleri için ilk başta bir sarsıntı geçirdi. Ama Fatih Terim şimdi toparladı. Ben inanıyorum milli takımımız 2016’ya da gidecek. Sonuçta federasyon başkanlığında Yıldırım Demirören’in devam etmesi lazımdı. Delegeler doğru karar verdi. Kazanan Türk futbolu oldu.
Fener’den devrim gibi karar
Sarı-lacivertliler çılgın bir takım kurarken ilkelerini de en üst seviyede tutuyor. Emre Belözoğlu Türkiye’nin en iyi orta saha oyuncusu. Fenerbahçe’nin kaptanı. Kulübü Emre’ye diyor ki: ‘Sana peşin para vermeyeceğiz, maç başına 50 bin euro alacaksın. 30 maçtan fazla oynarsan bu rakam 75 bin euroya çıkacak. Bu şartları kabul edersen buyur kaptanlığın devam etsin’. Bakın hem kulübün menfaatleri düşünülmüş oluyor hem de Emre kırılmamış oluyor. İşin Türkçesi Fenerbahçe hızla değişiyor.
Veren mi alan mı suçlu?
Galatasaray Sabri Sarıoğlu’yla sözleşme imzaladı, ortalık ayağa kalktı. Sabri yöneticilerine ‘Bana şu kadar para verin’ demedi. Teknik direktörü ve başkanı yılda 5 milyon lirayı Sabri’ye değer gördüler. Burada Sabri’nin suçu ne? Yönetimin yaptığı doğru mu? Kesinlikle yanlış. Ben Galatasaraylı yöneticilerin yerinde olsam, Fenerbahçeli yöneticilerin Emre’ye yaptığı teklifin aynısını yapardım.
Yönetim hatası
Galatasaraylı taraftarlar çıldırmış vaziyette, ‘Dördüncü yıldızın, iki kupanın tadını çıkaramadık’ diyorlar. Fenerbahçe her gün bir yıldız futbolcu transfer ettikçe moralleri daha da bozuluyor ve kombine almıyorlar. Ben yönetimin yerinde olsaydım. Önce bir yıldız futbolcu transfer eder, şakır şakır kombinelerimi satardım. Daha sonra da Bilal ve Sabri ile mukavele imzalardım.