Yiğidin hakkını yiğide vermek lazım. Galatasaray çok farklı bir top oynuyor. Trabzonspor karşılaşmasının ilk yarısına bakıyorsun ‘şampiyon olacak takım bu mu’ diyorsun. Trabzonspor’un büyük baskısı var, direkten dönen topu var, pozisyonları var... Sallanan bir Galatasaray var. Ama sarı-kırmızılılar 2. yarıda özüne döndü. Torreira ve Lemina hareketlendi, oyunu hızlandırdılar, rakibe baskı yapmaya başladılar, daha sonra da goller geldi.
Tabii yenilmeyecek takım yok. Ama bu şartlarda Galatasaray’ı mağlup etmek de çok zor. Bunu herkes kabul etmeli. Okan hoca müthiş işleyen bir sistem kurmuş.
Takım olarak beraber hücuma çıkıyorlar, orta sahayı kalabalık tutuyorlar ve defansta kalabalıklaşıyorlar... Rakibin buna ayak uydurması çok zor.
Rakip üstüne gelip, boş alan bıraktığı zaman ileri uçtaki Osimhen, Barış Alper, Yunus, iyi gününde olmamasına rağmen Sara, hatta Sallai... Bu isimler çok çabuk pozisyon bulabiliyorlar. Düşünün bu takım 8 puan önde, yine de kazanmak için şans bulan her isim kendini parçalıyor. Buna da şapka
Önümüzdeki sezonun kadrosunu oluşturmak için Galatasaray yönetiminin şimdiden harekete geçtiğini biliyorum. Transfer çok boyutlu bir iş ve her sezon zor. En zoru da eldeki futbolcuları göndermek...
Şu an kadroya bakıyorum, yeri garanti olan 6 yabancı var. Bunlar; Sanchez, Lemina, Torreira, Sara ve Sallai. Bir de buna Icardi’yi ekleyelim. Altı futbolcunun önümüzdeki sezon kadroda olması kesin. Yönetimin takımı güçlendirmek için mutlaka eldeki kadroyu boşaltması lazım. Bunlar; Nelsson, Köhn, Zaniolo, Jelert, Frankowski, Cuesta, Jakobs ve Yusuf Demir. Bu oyuncuları göndererek daha iyilerini almak istiyorlar. Fakat bu futbolcuları göndermek inanın başlı başına mesele.
Morata, Mertens ve Muslera’da sorun yok, zaten kendileri gidiyorlar. Ayrıca Osimhen transferi gerçekten bütün transferlere bedel. Nijeryalı golcü, dünyanın bütün büyük kulüplerinin radarında. Evet Osimhen, Galatasaray’ı çok seviyor, taraftarına saygı duyuyor. Ancak beyninin büyük bir kısmında, Premier Lig’de futbol oynama hedefi
Hakkını vermek lazım, Galatasaray iyi mücadele ediyor, rakiplerine büyük bir baskı yapıyor, maçları da çok zorlanmadan kazanıyor. Sivasspor, düşme hattında ve sıkıntı çekiyor. Acaba Galatasaray’a kafa tutabilir miyim düşüncesiyle maça çıktılar. Ama sarı-kırmızıların oynadıkları futbol karşısında yapacakları hiçbir şey yok.
30. dakika Galatasaray maçı bitirdi... Kendini fazla zorlamadı, rakibe baskıyı azalttı... Buna rağmen Sivassporlu futbolcuları kalesine yanaştırmadı, pozisyon maç boyunca 1 ya da 2 kere verdi. Yediği gole de baktığınız zaman, Muslera’nın büyük hatası var. Bu kadar tecrübeli bir kaleci ayaklarının arasından o golü yememeli. Ama işte bu futbol. Maalesef böyle hatalar yapılabiliyor.
Defansta Sanchez ile Abdülkerim... Bu sezonun en rahat maçını oynadılar, hiç yorulmadılar. Bu rahatlığa Torreira ve Lemina’nın büyük katkısı var, ikisi de olağanüstü mücadele ediyorlar. Girdikleri her temaslı mücadeleyi kazanıyorlar, topu iyi kullanıyorlar... Torreira hücuma çıkıyor, gol atıyor, rakibe
Sezonun sonuna yaklaştıkça herkes falcı oldu. Bu bakılan falların hepsi de Galatasaray’la ilgili. Sivasspor bu hafta galip gelirmiş, gelecek hafta Trabzon sahasında sarı-kırmızılıları yerle bir edermiş. Kayseri ve Göztepe maçlarında muhakkak puan kayıpları olurmuş... Saçma fikirler ortaya atarak akıllarınca baskı yapmak istiyorlar. Son haftalarda Galatasaray’ın nasıl futbol oynadığından bahseden bir kişi yok!
Pazar günü Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi oynanacak. Bu derbi Galatasaraylı futbolcuların umrunda değil! Kemerburgaz’a kapanmışlar, “Kalan 5 maçı kazanıp şampiyon olacağız” diyorlar. Rakipleri puan kaybetse, şampiyonluk daha önce tescillense bile sevinç gösterisi yapmama kararı almışlar. Başakşehir maçı Rams Park’ta oynanacak. Bütün eğlence orada olacak. Şampiyonluk haftasında bütün store’larda beş yıldızlı forma satılacak. Maçtan sonraki şölen geç saatlere kadar sürecek. Şimdi size soruyorum, böyle düşünen, birbirine kenetlenmiş futbolcular bu avantajlarını kaybedip bir hata yaparlar mı? Ben tahmin
Salı günü deplasmanda Konyaspor ile kupa maçı oynandı. Sarı-kırmızılılar beş gol attı. Dün gece ligin ilk yarısında kendi sahasında berabere kaldığı Eyüpspor karşısında da beş golle galip geldi. Bu kolay bir iş değil...
Hele Eyüpspor maçının ilk yarısı gerçekten çok stresli geçti. Arda Turan’ın talebeleri Galatasaray’ın baskısını zaman zaman da olsa kırdılar ama kabul etmek lazım, kadro olarak Cim-Bom hem oturmuş bir takım hem de çok kaliteli futbolculara sahip. Teknik Direktör Okan Buruk da bu futbolculara iyi futbol oynatıyor. Sahadaki topçular oynadıkları futboldan zevk alıyorlar. Skor 5-1 olmuş 6. golü atmak için uğraşıyorlar.
Tabii ağzı olan herkes konuşuyor, konuşacak da... Bunun önüne geçemezsin ama şunu kabul etmek lazım; sorumluluk almış futbolcuların karşısında puan almak, kolay iş değil.
Victor Osimhen’e bakıyorsun; adam çok farklı bir futbolcu... Rakip korner atıyor, o topları Nijeryalı santrfor karşılıyor. Orta sahaya geliyor, top kapıyor, kafayla arkadaşları Torreira ve Sallai’ye iki top indiriyor, ikisi de gol oluyor. Bu
Galatasaray'ın Süper Lig'de kalan 6 maçta temposu düşer mi? Şimdiden herkes fal bakmaya başladı. Ben düşeceğine inanmıyorum. Hoca ve futbolcular öyle bir sorumluluk almışlar ki, hepsi kendilerini karantinaya sokmuşlar. Fenerbahçe maçıyla yakalanan çıkış, üzerine koyarak devam edecek gibi görünüyor.
Son oynanan Konyaspor karşılaşmasına bakıyorum; Okan Buruk kulübeden 'topa basın, yavaşlayın' diyor. Takım 5-1 önde ama futbolcular 6'yı, 7'yi atmaya uğraşıyor.
Osimhen boş toplara bile depar atıyor. Sallai'nin içinden bir Sallai daha çıktı. Demek ki bu futbolcunun mevkisi sol çizgi. Gol vuruşlarında rakibini ekarte edip önünü boşaltması, topa vururken kafasını kaldırıp hangi köşeye vuracağını tespit etmesi, takım için çok büyük bir artı.
Hele Lemina'nın transferi takımın bütün oyun gücünü yukarıya çekti. En çok rahatlayan da Torreira oldu. Lemina öncesinde sadece rakip atakları kesmeye uğraşıyordu. Şimdi 10 numara gibi; hücuma çıkıyor, rakip defansın içine giriyor, seken toplarla da,
Süper Lig’de beş puan farkla lider olmak, Türkiye Kupası’nda finale yükselmek, futbolcuların isteği, arzusu... Helal olsun demek lazım. Teknik direktörü, oyuncuları herkes sorumluluk almış.
Dakika 77 olmuş 4-1 öndesin, beşinci golü arıyor, hız kesmiyor, oyunu yavaşlatmıyorsun. Bu tür performanslara bizler alışık değiliz. Okan hocayı kutlamak lazım. Madem bu takımın teknik direktörü o, iki kupada da zirveye gidiyorsun, takımın takır takır oynuyor, rakipleri ezerek yeniyorsun, ne söyleyeyim helal olsun.
Barış Alper, Galatasaray’ın olmazsa olmaz isimlerinden. Dün gece cezalıydı, yerine Sallai oynadı. Ne yalan söyleyeyim hiç birimiz de onun yokluğunu hissetmedik. Sallai goller attı, temaslı futbolda Konyaspor’un sağ tarafını resmen çökertti. Bu kupa maçı olmasına rağmen, skor olarak da ilerdesin, Osimhen boş toplara bile koşuyor. Adam demek ki oynadığı futboldan keyif alıyor. Nasıl bir futbolcudur, bilemiyorum.
Lemina devamlı oynamaya başlayınca, Torreira’nın içinden bir Torreira daha çıktı. Hücuma çıkıyor gol atıyor, orta sahada enteresan
Bir haftadır ‘Bodrum şöyle iyi takım, gol yemiyor, Galatasaray bu maçı zor kazanır. Rams Park’ta puan kaybeder’ gibi yorumlar yapanlar sadece futbolumuzu kirletiyorlar. Bir insan bir şey konuşurken elini vicdanına koyar. Dün gece Galatasaray’ın yenilmesi, puan kaybetmesi mümkün mü? Başlama düdüğüyle beraber Bodrum kalesi ablukaya alındı. Sağdan soldan ortalar, girilen gol pozisyonları, direkten dönen top, kalecinin kurtardıkları... İlk 45 dakika skorun 5-0 sarı-kırmızılıların lehine olması gerekirdi. Ama bu futbol, goller kaçabiliyor. Benim anlayamadığım tek şey teknik direktör Jose Morais ne kadar korkak bir hoca. Cim Bom’un kalesine doğru düzgün bir şut atmadan maçı tamamladı.
İkinci yarı Galatasaray’ın hızı kesilmedi. Devamlı golü aramayı sürdürdü. Bir çok gol pozisyonuna girdi. Yine sayısız gol kaçırdı. Osimhen mükemmel mücadele etmesine rağmen son vuruşlarda bu maçta şanssızdı. Normal şartlar altında bildiğimiz Osimhen, en az dört gol atardı. Olmayınca olmuyor.
Ama şunu söyleyeyim; statta elli bin