Önce Galatasaray’ı kutlamak lazım. Maçın 3’te 1’lik kısmını 10 kişi oynadı. Gol pozisyonuna fazla giremediler, ama sahaya koydukları mücadele mükemmeldi. Beşiktaş da, Galatasaray’ın altında kalmadı. Oyunun büyük bir bölümünde orta sahada futbol savaşı seyrettik. Bu savaştan da galip çıkan takım sarı-kırmızılılar oldu.
50 bin taraftar, tribünler sarı kırmızı, tezahürat müthiş, Sneijder’in gelişi, hem futbolcu arkadaşlarını heyecanlandırmış. Çaktırmasalar da takıma rekabet de getirmiş. Hamit hayatında koşmadığı kadar bu maçta koştu. İyi de mücadele etti, ama son vuruşlarda beceri hiç yoktu. Elmander, Umut fazla gol pozisyonuna girmemelerine rağmen Sivok ve İbrahim Toraman’ı bayağı hırpaladılar.
Beşiktaş’ta, Almeida’nın olmayışı Galatasaray için avantajdı. Semih ile Dany’ye fazla iş düşmemesine rağmen ilk yarı Dany Hilbert’i kaçırdı, Hilbert, Muslera ile karşı karşıya son vuruşunda dikkat etse, belki de puan dağılımı farklı olacaktı. Burada konuşulacak konu Melo olmalı. Oğuzhan’a tükürdü mü, hoh mu dedi bilmiyorum. Tribünle yeşil saha arasındaki mesafe uzak, iyi göremedim. Şayet tükürdüyse yazıklar olsun bu adama. Son 30 dakika arkadaşları Melo için de koştular. Bu maçı kazanmak için her şeyi yaptılar. Sneijder’e gelince 3 kere topla buluştu. Attığı paslarla onun için futbolcu demiycem, futbolcunun kralı diyeceğim. Galatasaray’a çok büyük güç katacak. Kendini belli etti, ama zamana ihtiyacı var. Sonuçta gol pozisyonu açısından keyifli bir maç olmadı. Ama sahaya koydukları mücadele için her iki takımı da kutlamak lazım.