Liderin, Karabük’te 3 puan kaybetmesi, Galatasaray-Trabzon maçının önemini artırmıştı. İki takım için de öyle bir maçtı ki, kazanan şampiyonluk yarışının içinde olacaktı, sarı-kırmızılı ekip, bunu başardı. Maça iyi başlamadılar. Hele ilk 25 dakika iki takımın da görüntüsü, ‘maç bitsin de gidelim’ gibiydi. Gol pozisyonu yok, tempo yok.
İkinci yarı ise sahada çok farklı bir Galatasaray vardı. Burak, Sneijder ve Drogba devleşti. Burak iki gol atarken, Sneijder’in 3, Drogba’nın 1, Selçuk’un 2 topunda sahanın en iyisi Onur, gol olmasına izin vermedi. Bu maçta Onur, Trabzonspor’u çok farklı yenilmekten kurtardı.
Mancini, orta sahayı Melo-Selçuk-Yekta üçlüsüyle yapmış. Bu tercih Galatasaray’ı hücum anlamında rahatlatmış. En azından Selçuk, rakip kaleye daha çok gitmeye başlamış. Yekta ise görevini yapan futbolcular arasındaydı. Temposunu biraz daha artırırsa hocasının vazgeçemeyeceği futbolcular arasına girer. Defansta sıkıntılar devam ediyor. Bilhassa Gökhan öyle hatalar yapıyor ki az kalsın takımını yakıyordu. Trabzon’da Onur kalesinde devleşirken iki stoper Mustafa ile Bamba bir yere kadar Galatasaray ataklarına dayanabildiler.
Sağ bekte oynayan Bosingwa ise iyi bir günündeydi, gol çizgisinden Selçuk’un şutunu kafayla çıkararak farkın açılmasını önledi. Colman, Zokora, Aykut... İyi mücadele ettiler ama kaliteleri bir yere kadar yetiyor. Trabzonspor’u çok büyük hedeflere taşırlar mı, zor. Olcan her zamanki gibi istekli, gayretli.
Neticede çok da güzel bir gol attı, Henrique ise forvette yalnız kalıyor, buna rağmen müthiş şutunu Muslera çizgi üstünde yakalayarak belki de Galatasaray’ın galip gelmesinde en büyük rolü oynadı. Sonuçta bu maç kırılma maçıydı, Galatasaray moral buldu. Liderle puan farkı 8’e indi. En azından şampiyonluk yarışında ‘ben de varım’ dedi.