Serin gel arkadaş

Erdoğan Şenay

Milli Takım'ın Finlandiya zaferini hafife alıp, kritiklerini futbol ukalalığına vardıranlar nasıl da insafsızca hırpalıyorlar Mustafa Denizli'yi.
Futbolu pek merak edip, çok da sevenler bu işi hayatlarında hiç denemeden nasıl oluyor da tekniğine, tertibine ve taktiğine dil uzatıp, "tenkit" başlığıyla sunuyorlar okuyucularına... Gazeteci olup, bu meslekte kalem oynatmakla futbol oyununun soyunma odasına kadar uzanıp, teknik içerikleri bilir bilmez bir anlatımla okuyucuya sunmak hiç de aynı şeyler değildir... Siz bir uçak yolculuğunu kendinize göre yorumlar, uçuşu yerin dibine batırabilir veya ballandırarak anlatabilirsiniz köşenizde; ancak uçağın kokpitine laf etmeye başlar da uçağı kullanabilirmiş edasıyla anlatım yapmaya soyunursanız birileri "serin gel arkadaş" der adama.
Denizli, 7 stoper ile çıkmış Finlandiya önüne. Mustafa Denizli, çok ballı bir gündeymiş zafer gecesi... Yahu, böyle tarifler ayıptan da öte bir durum değil mi, galibiyetle ayaklanmış duygu dolu okuyuculara karşı ?
Sizin abur cubur mantığınıza göre Finlandiya iki golle öndeyken peş peşe gelen 4 sayıya seyirci kalıp, Türklere karşı hiçbir çare üretemediği için kendi teknik direktörüne yağlı kazığa oturtmalı öyleyse... Futbol yarışmasının saygın ruhuna böyle bir abukluk yakışır mı yani ?.. Finlandiya, Ali Sami Yen'de Çek hakemin kasıt dolu penaltı körlükleriyle üç puanımızı çalıp, kaçarken nerelerdeydiniz beyler ?.. O günkü rezalete bile böyle ayıplı yazılar yazmadığınıza göre, Mustafa'nın deplasman galibiyetine hiç inanmıyordunuz o zaman. Millilerimizin birbirlerine kenetlenip, deplasmandaki maçı kazanma yeminine hayretle bakışınızdan açıkça belli oluyor bugünkü milli ayıbınız.
Futbol onbir inanmış adamla oynanan bir oyundur beyler... Klasik bir dizilişle sahaya çıkar, bir bavul dolusu gol yer ve yenilirsiniz... En güvendiğiniz oyuncular en alakasız yerde inanılmaz bireysel hatalar yapar ve yine kaybedersiniz... Ama Denizli, kendi takımında dahi oynamayan isimlerle çıktığı Hollanda, K.İrlanda ve Almanya'yı devirirken de siz basın tribününde cadı kazanı kaynatıp, tertip yanlışlarını sayıyordunuz başlamakta olan maçın hemen öncesinde... Şimdi de finallerin kapısına dayanmış bir Türkiye'nin teknik yaratıcısını hedef almış, hırpalıyorsunuz insafsızca ve bilgisizce.
Baylar, "tenkit etmek yasak mı" görüşüne de yaslayamazsınız sırtınızı... Yıllardar yabancılara hep övgü yağdırdınız. Ama Coşkun Özarı'lara, Metin Türel'lere, Fatih Terim'lere ve Mustafa Denizli'lere hep insafsızlık ve saygısızlıkta bulundunuz. Çünkü sizin meseleniz üzüm yemek değil ki. Agrasif görüşlerle bağcıyı dövmek sadece.