Dünkü maçın taktiği tekniği bir yana, ‘inancı’ konuşulmalı böyle bir destandan sonra. Euroleague arenasındaki ilk sezonda, 13 maçını da kaybetmiş bir rakip karşısında Galatasaray hiç de tedirgin çıkmamıştı maça.
İpekçi’de muhteşem bir atmosfer yaratmıştı seyirci, özel olarak hazırlanılmıştı maça... İlk 5 dakika da rüya gibi geçti aslında. CSKA, sadece Teodosic ile 1 üçlük bulabilmiş, ilk maçın yıldızı Krstic 2’lemişti. Takımın en genci Göksenin, belki de Avrupa’nın en iyi guardı Teodosic’i kilitlerken, hücumda da Andric, ikili oyunları müthiş bir beceri ile bitiriyordu.
Ancak Sheved ile Kaun sahneye çıktı. Rakibin kadrosu o kadar kaliteli isimlerden kurulu ki, bütün silahların aynı gün susması imkansızdı. CSKA ilk yarıyı 5 sayı önde bitirip, 3. çeyreğin başında da farkı 10 sayıya yükseltince, ‘inanç farkı’ daha net ortaya çıktı. Normal bir takım bu durumda havlu atar ama Oktay Mahmuti’nin takımı farklı... Deneyimli çalıştırıcı, hiç panik yapmadan, çözüm bulmaya çalıştı, başardı. Savovic’in etkisiz kaldığı günde ‘Cevher’ buldu benchte. Rakipten fizik olarak çok daha aşağıdaydı ve 5 numarası da yoktu Galatasaray’ın ama sahadaki 5, içeriyi kapatmak için müthiş çaba harcadı, yani hepsi ‘10 numara’ydı. 10 sayılık farkın göz açıp kapayıncaya kadar eridiğini gören CSKA bile Galatasaray gibi sakin kalamadı, panik yaptı. Shipp, Ender ve Gordon en kiritik anlarda elleri titremeden potaya gidince temsilcimiz 6 sayı farkla öne geçmeyi başarmıştı. Son dakikada hakemlerin 2 kararı var ki, gerçekten faciaydı. Ama ‘ilahi adalet’ yine hak edenin yanındaydı ve Teodosic, serbest atış çizgisinde belki hayatının en kötü atışlarını yapınca (5’te 1) İpekçi’de bir destan daha yazıldı.
Adım adım çeyrek finale mi!
Dün net şekilde anlaşıldı ki; Mahmuti varsa, herkes buna inanmalı.