Gerçekten bu denli heyecanlı ve coşkulu bir maça ihtiyacı vardı Türk Basketbolu’nun... Bu yüzden kutlamalı Efes’i, seyircisini, oyunu soğutup, temsilcimizin hızını kesmek için sahaya dalan Siena Başkanı Ferdinando Minucci’yi! Onun çaresiz çırpınışları salondaki atmosferi iyice alevlendirdi, galibiyeti daha da zevkli hale getirdi.
Belli ki, bu takımı devirmenin tek yolunun pota altını iyi kullanmaktan geçtiği, Avrupa’nın en çok top çalan ekibine karşı her topun değerini çok iyi bilmek gerektiği iyice beyinlere kazınmıştı. Çember altında sürekli Kaya ile Ermal’in topla buluşturulması, kısaların boyalı alana koşuları, farkın artmasını sağladı.
Sürekli takımı kısalttığı için eleştirdiğimiz Ergin Ataman’a da bu kez tebrikleri yollamalı. Siena’nın, Efes’i düzenden çıkarmak için Sato’yu 4 numaraya çektiği anlarda bile buna uymayarak, fizik avantajını iki uzunu sahada tuttuğu gibi Shupmert’ı da 3 numaraya çekerek daha da artıran Ataman, İtalyanlar’ın elini kolunu bağladı. Bu taktik, ilk yarıyı 16’da 13 iki sayı isabetiyle (yüzde 81) kapatmamızı sağlarken, Siena’nın yüzde 30’luk şut yüzdesi de yapılan muhteşem savunmanın istatistiklere yansımasıydı. Son 6 dakikaya girilirken 22 sayıya çıkan farkın 8’e inmesi ise rakibin kaçırdığı serbest atışların ardından art arda verilen hücum ribauntlarından kaynaklandı.
Sonuçta Efes, bu sezon sadece Barcelona’ya yenilmiş olan rakibine karşı oyunun büyük bölümünde mükemmel oynayarak altın değerinde bir galibiyet aldı, bu gruptan çıkmanın hayal olmadığını anladı! Belki Euroleague maçlarını salona gelmeyip televizyondan izleyenler, galibiyeti getiren etkenleri yine masa başında arayabilirler (!) ama bence Efes Pilsen sahada aslanlar gibi oynayarak kazandı.