Ümit Avcı

Ümit Avcı

umit.avci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Agresif ve tempolu başlangıç Kerem ile Ömer Onan’ın da kıpırdanmasını sağlıyor, topun daha çok ele değmesi de önce Ömer Aşık, ardından Enes’in üretkenliğini artıyordu. Hido da organizatör gibi guarda yardım ediyor, hücumlar derli toplu oluyordu. Bu maçın başındaki görüntüydü.
Bir de sonu var... Alan savunmasına çözüm bulamayan, gençlerin kendilerine daha iyi bir rol alabilme umuduyla kahramanlığa soyunduğu, girmeyen şutların moralleri bozduğu ve farkın göz açıp kapayıncaya kadar 10-15-17 olduğu bir son.
Bu durumun sebepleri arasında mutlaka tam hazır olmayışımızın, baştaki diri görüntünün, ilerleyen dakikalarda yerini yorgunluğa bırakmasının, ‘hazırlık maçı’ mantığıyla Orhun Ene’nin farklı oyun yapılarını deniyor olmasının da etkisi vardır.
Ancak asıl sebep, dünya ikincisi takıma Enes ve Emir gibi iki ‘yüksek potansiyelli’ ismin dahil olması ve henüz onların rollerinin özellikle savunma kısmında tam olarak ortaya konamamasıdır. Bir de bu takımın, kader anlarında, yani fark hızla açılırken, daha tecrübeli ve o kriz anlarını psikolojik olarak kaldıracak isimlerle (Kerem, Ömer Onan, Hidayet) oynama zorunluluğu anlaşılmıştır. Çünkü o dakikalar, maçı kurtaracak (!) kahramanlarla değil, tempoyu ele alacak soğukkanlılarla oynanmalıdır!
Şunu da unutmayalım; önde olduğumuz anlarda maçı kopartamayışımızın nedeni, 13 faul kaçırmamızdır. Bu da, ikili oyun savunmasındaki zaaf da, dış şutlardaki çok düşük yüzdemiz ve Ersan’ın formsuzluğu da, net görevlendirmelerle 9 günde giderilebilecek sorunlardır. Basketbolseverlere düşen görev, İpekçi’deki son provada Devlere inancımızı göstermek ve onları Litvanya’ya moralli yollamaktır.