Öncelikle iki takım oyuncularını da sergiledikleri inanılmaz mücadele için tebrik etmeli. Hangisi kaybetse yazık olacaktı ama kazanın da bileğinin hakkıyla kupaya uzandığı gerçeğini görmezden gelmemeli.
Fenerbahçe, Abdi İpekçi'de oynadığı ilk maçı kazanıp, seriyi Caferağa'da bitirme fırsatını elde ettiğinde yarı saha avantajını ele geçirdiğinde zaten yolun yarısına gelmişti. Kazandığı bu şansı sonuna kadar kullandı sarı-lacivertli ekip, taraftarıyla bütünleşti ve özellikle savunma dirençlerini kat kat artırarak sonuca gitti. Son maç öncesinde Esmeral'in sakatlığı nedeniyle oyun kurucu pozisyonunda tek başına kalan Birsel'in 44 dakika sahada kalması ve mükemmele yakın oynaması oyuncuların şampiyonluğu ne kadar istediğinin göstergesiydi.
Dünkü maçta iki farklı takım vardı. Birisi daha iyi organize olan ve ikili oyunlarla uzunlarını topla buluşturan Fenerbahçe, diğeri ise 3 yıldızına tüm sorumluluğu veren ve onların kişisel gayretleriyle direnmeye çalışan Galatasaray'dı. Zaten ilk yarıda 12'ye 4 asist üstünlüğü de bunun ispatıydı. İkinci yarıda Galatasaray toparlandı, maçı uzatmaya da taşıdı ama Angel-Horakova-Birsel üçlüsü takımlarını zafere taşıdı.
Galatasaray ise çok iyi mücadele etti, son ana kadar direndi ama Fowles'ın en kritik andaki sakatlığı ve 'yine' yerlilerden alamadığı katkı nedeniyle yenildi.