Avrupa’daki yenilgiler nedeniyle ciddi bir sıkıntı içindeki iki takımın mücadelesi birini düzlüğe, diğerindeki krizi doruğa çıkarır beklentisi hakimdi maçtan önce. Ufuk Sarıca, bu krizden nasıl çıkması gerektiğini net şekilde ortaya koymuş; dirençle.
Yani Sinan ile Cenk ilk 5’te, Vujacic ise tribünde... Lafayette’in de katılımıyla ön alanda savunmanın dozunu artıran Efes, hücumda da topu sürekli çember altında Batista ile buluşturma yoluna gidince, Batista da, Oğuz’u tek kelimeyle ‘ezince’ fark hemen çift hanelere çıktı.
Ne yaptığını bilen, akıllı oynayan bir Efes’e karşı Fenerbahçe ise yine darmadağındı. Ukic hücumda, Bogdanovic savunmada ne yaptığını bilmeyen bir görüntüde maça başladı, iş yine birebirlere kaldı. Sinan, Cenk, Kinsey, Lafayette gibi agresif savunmacılara sahip Efes de maçı kopardı.
Ancak Efes’teki sıkıntı da benchte. Sarıca’nın ne Batista’yı dinlendirme lüksü var, ne de Savanovic’i. Barac oyuna girdiğinde, boyalı alandaki üstünlük el değiştirdi, bu kez de Vidmar rakibini ezdi. Barac oyundayken alan savunması yapma fikri de ters tepince Fenerbahçe’nin umutlandığı dakikalar geldi. Ancak dedik ya, o kadar panik halde ve dağınık ki sarı-lacivertliler, geriye düştükleri anda hemen anlamsız üçlük denemeler geliyor ve fark açılıyor.
Kerem’in sakat sakat gösterdiği performans, savunmadaki agresiflik Batista ve Sinan’ın müthiş yüzdesi Efes’in artılarıydı. Fenerbahçe’de ise Hakan ile Vidmar bu sezon ilk beklentileri karşıladı. Hakan’ın performansı, Jerrells’ın kadro dışı kaldığı dönemde ilaç gibi ama Gist’in ‘felaket’ haline de bir çözüm bulunmalı. En önemlisi de, artık Spahija bu takımı oyuncularının birebirleriyle değil, hazırladığı setlerle oynatmalı, yani coach da uyanmalı!