Yunanistan’da hücum etmekte zorlanan, özellikle ikinci maçta çok erken teslim bayrağını açan Anadolu Efes, İstanbul’daki ilk buluşmada bu işin daha bitmediğini gösterdi.
Semih ile Savanovic, Abdi İpekçi’de sadece ilk 5’e değil, hayata da dönmüş gibiydi.
Semih Erden, bu takım için ne kadar önemli olduğunu anlamış olmalı ki, bu kez sahanın en hırslı isimlerindendi. Zaten o yetenekte bir oyuncu, gerçek gücünü sahaya yansıttığı anda, bu seride çok şey farkederdi, zaten dün de işte o görüntüdeydi. Ribauntları topladı, savunma yaptı, skor attı... O boyalı alanı böylesine domine edince, arkadaşları da rahatladı, dışarıdan şutlar yağmur gibi gelmeye başladı.
Serinin ilk iki maçında ortalıkta gözükmeyen Savanovic de bu kez maça etki etmeyi kafasına koymuştu. İlk dakikadan itibaren hücumda sorumluluk aldı, potaya gitti, korkmadı.
Lucas da dünün mükemmel oynayan isimlerindendi, Farmar da kendisinden beklenen skor katkısını verdi.
Tabii ki bunda Efes’in tempoyu yükseltmesinin de etkisi vardı. İç saha avantajıyla birlikte tempo artınca, zaten bu tarz basketbolu seven yıldızlar da sahneye çıktı. Demek ki Efes mutlaka gücünün farkına vararak oynamalı. Yunanistan’da ayakta kalan tek ismimiz Kerem Gönlüm’dü, artık Semih, Savanovic, Farmar, Lucas da ona katıldı. Hepsinden önemlisi de, Efes, yeniden tura inandı, herkesi inandırdı.
Son çeyrekteki bocalama elbetteki akılları kurcaladı ama rakibi ne zaman yaklaşsa, bir üçlükle işi çözen Efes, salondan istediğini alarak ayrıldı.
İlk iki maçta 3 üçlük bulmuştu temsilcimiz, bu kez yüzde 53 ile 8 üçlük attı. İşte saha avantajı bu yüzden çok önemliydi, işte onun için, TOP 16’nın sonundaki form düşüklüğüne yanmalı!
Ancak şimdi Efes önüne bakmalı. Bir maç daha var İstanbul’da. Temsilcimiz onu da kazanırsa ki dün bunu başarabileceğini gösterdi, son maç Yunanistan’a taşınacak. Elbette kolay değil ama Efes yeter ki, dünkü kadar istekli oynasın, Semih boyalı alanı karartsın. İşte o zaman Londra bize yakın olacak.