Ümit Avcı

Ümit Avcı

umit.avci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Euroleague’de ilk sezonunu geçiren Galatasaray’ın, Barcelona gibi bir devi yenmesinin zor olduğunu aslında baştan biliyorduk hepimiz. Oyun içinde ‘zor’dan ‘imkansız’a doğru giden sonucu alıyordu ama az kalsın, sahada inanılmaz bir savaş veren temsilcimiz.
Böyle bir takıma karşı oynuyorsanız, önce topun kıymetini bilmelisiniz. Yanlış seçilen ve çemberden geçmeyen her topun hızlı bir şekilde potamızda basketle sonuçlanmasını buna örnek gösterebiliriz. Rakibe sete sette pozisyon tanımamak ve Navarro’yu maça sokmamak adına herkes enerjisinin maksimumunu savunma kanadında kullandığı için hücumdaki tercih yanlışlarına hoşgörüyle yaklaşılabilir ama, ilk yarıda yapılan tam 10 top kaybını böyle bir ekibe karşı nasıl izah edebiliriz.
İşte o kolay sayılar müthiş bir enerjinin sahaya konduğu dakikalarda Galatasaray’ın hep geride olmasının nedeniydi. Aynı yanlışlar devam ederken, doğru pozisyonlarda da sahanın en çok mücadele eden isimlerinden Cevher’in elinden bir türlü beklenen üçlüğün gelmemesi, 25. dakikada fark 20 sayıya yükseltti. Ancak buna rağmen ‘pes’ edilmemesi de sanırım, tribünlerin eseriydi. 12 bin sarı-kırmızılı taraftar, sarfettikleri inanılmaz efora rağmen oyuncularının yeniden ayağa kalkmasını sağladı. Oktay Mahmuti’nin alan savunmasına ve 4 kısaya dönüşü, Barça’nın da aslında uygun pozisyonlar bulmasına rağmen potayı dövüşü maçı son anlarda ortaya getirdi. İkinci yarıda sadece 3 top kaybı yapılınca, rakip kolay basket de üretemedi. Ancak fark tam 20 sayıya çıkmıştı ya, erit erit bitmedi!
Takım halinde yapılan müthiş savunma ve ortaya konan direnç, kenardan gelen Tutku ile Andric’in nefis oyunu, Shipp’in temposu hiç düşmeyen basketbolu, geç de olsa açılan Shumpert’ın çabası, Furkan’ın inatçılığı, Ender’in herkesi coşturan üçlükleri... Barça karşısında bu kadar çok şey yapıp yenilince insan işte o zaman anlıyor ilk yarıda kaybedilen topların kıymetini!