Galatasaray, kaybetmesi durumunda şampiyonluğu da kaybedeceği maçta yabancı tercihini, Nevriye’nin forma giymeye başlamasının verdiği güvenle Fowles’tan değil, Torrens’ten yana kullandı. Bu tercihin ödülünü de aldı. Çünkü hem Nevriye, hem de Torrens, kendilerinden bekleneni fazlasıyla sahaya yansıttı.
Özellikle Torrens, birbirini artık iyi tanıyan, yapacakları her hamleyi önceden kestirebilen iki takım arasındaki düelloda, oyunun şeklini değiştirdi. Başa baş geçen ve Fener üstünlüğüyle geçilen ilk çeyreğin ardından İspanyol oyuncunun girişiyle art arda penetrelere başlayan, akıllı oyunu ve saha görüşüyle rakibi dağıtan Galatasaray’da boyalı alan üretkenliği de fazlasıyla arttı. Boyalı alanda Wauters, Nevriye ikilisinin yüzdeli oyunları, dışarıyı da rahatlattı, özellikle Şaziye şutlarıyla rakibin tüm direncini kırdı.
Fenerbahçe adına, pota altını sadece 2. yarının başında Verameyenka iyi kullanmaya başlamıştı ki, Ekrem Memnun’un alan savunması, onun da hızını kesmeyi başardı. Fenerbahçe için artık galibiyeti getirecek tek etken dışarıdan gelecek katkıydı ama ne Birsel, ne Esmeral, ne de Pondexter, bir önceki maçı kendilerine kazandıran üç sayılık atış performansına yaklaştı. Sadece şut da değildi aslında Fenerbahçe kısalarının sıkıntısı, öyle kritik anlarda o kadar basit top kayıpları yapıldı ki, maça çok iştahlı çıkan Galatasaray da bunu fırsata çevirmekte zorlanmadı.
Performansların her maç değiştiği seride artık tek bir maç kaldı. İki takımın da hata lüksü yok, kazanmak isteyen maksimumla oynamalı. Galatasaray, yabancı hakkını Torrens’ten yana kullanmanın avantajını yine yaşayacak. Ancak Fenerbahçe’nin de çok önemli kozları var. Sarı-lacivertli ekibin yıldızları, eminim ki bir daha dünkü kadar kötü oynamaz. Bir de taraftar avantajı var tabii. Kimse onu da bir kenara atamaz. Yani pazar günü nefesleri kesecek bir final var, şimdiden söyleyelim; bu maç kaçmaz.