Ufuk Sarıca’yla 5 maçını da kazanan Efes için en önemli maçtı Fenerbahçe mücadelesi. Çünkü rakiplerini yenseler hem olası play-off eşleşmesine denge gelecekti, hem de şampiyonluk inancı en üst seviyeye yükselecekti.
Fenerbahçe Ülker ise zaten ligi lider bitirmeyi garantilemişti; matematiksel olarak bir galibiyete daha ihtiyaç duysa da, Efes maçının asıl önemi rakibe rövanşı vermemekti.
Efes maça kötü bir tercihle başladı, bunun sıkıntısını son ana kadar da yaşadı. 5 maç arka arkaya kazanırken uyguladıkları yüksek tempolu basketbolu, rakibin ismine feda etmişlerdi. Düşük tempo, Kinsey ve Jasikevicius’tan yoksun olduğu için rotasyonu daralan Fenerbahçe’nin istediği şeydi. Ömer’in ilk yarıda Rakocevic’e göz açtırmaması ve iki takımın dışarıdan çemberi dövmesi de zaten yavaş oynanan maçı iyice kısırlaştırdı, kontrol Fener’de kaldı.
2. yarıda hatasını anlayan Efes, hızlanmaya çalıştı. Ancak ilk yarıdaki tempo nedeniyle diri kalan Ukic, Ömer, Tomas, Emir, Oğuz beşi rakibin hamlelerine karşı koymayı başardı. Yani Efes, kendisini uyutmak isteyen rakibinin işini, ‘benim zaten uykum var’ diyerek kolaylaştırmasının bedelini ödedi. 2. yarıdaki tempo, ilk devre de sergilense, uzatmaya giden maçta mutlaka avantaj elde ederdi.
Fenerbahçe ise sayısız şanssızlık ve eksiğe rağmen müthiş bir motivasyonla kazandı, tebrikleri hak etti.