Sezon başından beri her türlü eleştirinin yapıldığı, oynadığı futbolun genel anlamda beğenilmediği, her fırsatta geçtiğimiz sezon ile kıyaslandığı, teknik direktörünün küçümsendiği Fenerbahçe bu sezonun tüm istatistiklerde tartışmasız en iddialı takımı İstanbul Başakşehir’i de rahat bir oyun ve skorla geçerek ligde olabilecek en iyi pozisyonla ligin ilk bölümünü tamamlamış oluyor.
Trabzonspor, kaybetmiş olsa da Galatasaray, Beşiktaş maçları lig için bir ölçüyse Fenerbahçe’nin diğerlerinden futbol olarak çok farklı bir seviyede olduğunu söylemek mümkündür.
Geçen hafta Mersin İdman Yurdu karşısında izlediğimiz Fenerbahçe rakibine neredeyse futbol oynatmazken, o Akdeniz temsilcisinin bir hafta öncesinde Galatasaray karşısında nasıl bir oyun sergilediğini hatırladığımızda da ister istemez seviye sorgulamasında aynı yere ulaşılabiliyordu.
İstanbul Başakşehir ise karşılaşma öncesinde yediği golden tutun da averajına, ligin ilk bölümünde uzatma dakikalarında yediği goller dışında hiç yenik duruma düşmediğine varıncaya kadar birçok istatistik veride bu kadar öndeyken ister istemez ortada bir belirsiz durum oluşmasına da neden oluyordu.
Ortada böylesine gösterişli bir veri varken dahi Fenerbahçe’nin karşılaşma boyunca rakibine top göstermeksizin ve pozisyon bile vermeksizin net bir üstünlükle mücadele sergilemesi ligin genel ortalaması hakkında dahi bize bir fikir vermiş olmalıdır.
Fenerbahçe dün akşam herhalde taraflı tarafsız her futbolsevere futbol seviyesinin ne olduğunu gösterdi.
Haftalar önce ligin 34 maçlık bir maraton olduğunu yazmış ve bir takımın genel ligdeki performansıyla ilgili olarak da 27-28. Haftaların beklenmesi gerektiğini ifade etmiştim.
Kuşkusuz bu sadece Fenerbahçe özelinde olan bir durum değil, bütün takımları ilgilendiren genel bir gerçekliktir.
Fenerbahçe’ye baktığımızda Egemen’in gelişiyle toparlanan bir savunma görüntüsünü söylemek mümkündür.
Mehmet Topal’ın bütün Avrupa’yı kendisine hayran bırakan futbolu tek bir cümleden fazlasını hak ettiği bir gerçektir.
Kalenin az üstünden giden o müthiş röveşatası gol olmuş olsaydı muhtemelen bu sabahtan itibaren Avrupa’nın birçok sayılı kulübünden önemli teklifler gelmesi de normal bir sonuç olacaktı. Gol olmasa da o şut sezon boyunca birçok hücum oyuncusunun beceremediği türden bir gol girişimiydi, mükemmeldi.
Alper Potuk için sezon başından beri olmasını istediğimiz seviye tam da buraya denk gelmekteydi. Genç oyuncu sadece pas atmayacak, oyunu dikine oynayarak rakibin bütün savunma düzenini bozacaktı.
İşte beklenen Alper Potuk diyeceğimiz oyun da dün akşamkine karşılık geliyordu.
Attığı gol çok yakıştı.
Geçen hafta Mehmet Topal nasıl bütün bir sezon yaptıklarının karşılığını almışsa dün akşam Alper Potuk’un attığı gösterişli gol için de benzer şeyler söyleyebiliriz.
Ancak yetmez, yetmeyecektir de.
Kuyt’sız Fenerbahçe ne yapardı?
Veya Kuyt gittikten sonra onun boşluğu nasıl doldurulacak? Bu soruların cevabını vermeden geleceğe dönük bir plan yapılmayacağı gibi Fenerbahçe’nin bugün ne yaptığını da anlamak kolay değildir.
Sow şeytanın bacağını ne zaman kırar? Ofsayt illetinden nasıl kurtulur?
Gökhan Gönül ne zaman takımın hücum hattıyla tam uyumlu hale gelir?
Caner nasıl takım oyununa ortak olur?
Selçuk Şahin, kupa maçlarında kazandığı özgüveni dün ikinci 45 dakikada ortaya serdi.
Taraftarının tribünlere küstüğü bu ortamda girişti yazdığım gibi Fenerbahçe’nin hiçbir şekilde beğenilmediği bir sürecin içinde dünkü galibiyetten çok ortaya koyulan futbol ligin ikinci devresi için çok olumlu işaretler verdi.
Fenerbahçe ligde oynadığı bütün önemli rakiplerine karşı net üstünlük sağladı.
İstanbul Başakşehir dün akşam bu gerçekle yüzleşti.
Sezonun ilk yarı özeti de bu.
Fenerbahçe yedek kulübesindeki şımarık ve kendini bilmezleri düzelttiği ve gerkeken uyarıyı yaptığı takdirde çok daha iyi olacağına şüphe duymamak gerekir.
http://twitter.com/uzaygokerman