Farkı ayırt edebiliyor musunuz?
Geçen hafta Beşiktaş karşısında alınan yenilgi sonrasında Fenerbahçe’de zaten iğreti duran taşlar yerinden öyle oynadı ki bu ortamda futbola ve oyuna odaklanmak giderek çok daha güç bir hal aldı.
Bir tarafta olağanüstü kongre için imza toplama telaşı sürerken diğer yanda Başkan’ın kendini anlatma uğraşı ve bunlar olurken tüm eleştirileri oklarının yöneldiği Mourinho ve oyuncuların ayakta kalma mücadelesi…
Otlu peynir kokulu beslenme çantalarıyla büyümüş, sportif anlayışı ve futbola bakışı lime lime olmuş bir anonimlikle bezenen spor medyamızın pek muhterem kişilerine göre Fenerbahçe’nin en temel sorunu Mourinho!
Oynattığı futboldan oyuncu seçimlerine, taktik yapıdan oyun biçimine ve aklına; dahası tüm bunlara bakmaksızın ülkede futbola dair gerçeklerle dalga geçtiği için Mourinho esaslı bir “tekdiri” hak ediyor.
Bu da yetmez kuşkusuz, “bizi anonimliğimizle baş başa bırakıp, bir an önce ülkesinin yolunu tutması da hem kendisi hem de Fenerbahçe için en hayırlısı olacaktır!” Tavrı da en şiddetli şekilde her fırsatta kendisini ifade ediyor.
14. Dakikada Dzeko’nun ceza sahası çizgisinin üzerinde aldığı müdahaleyi hakem sadece izlemekle yetinirken; VAR da devam kararı verdi.
56. Dakikada Talisca’nın çektiği şut Opoku’nun eline çarpınca sahadaki oyuncular ve kenardaki teknik ekip “yine” penaltı beklentisiyle hakemin etrafını kuşattı. Hakem ikna olmamıştı ama VAR’ın kararını bekledi. VAR bu sefer izleme önerisi getirdi. Hakem uzun uzun pozisyonu inceledi ve Opoku’nun elinin doğal konumunda olduğunda direnerek penaltıyı vermedi.
Ve dakika 90+4! Fenerbahçe atak fazını başlatan Oğuz Aydın’ın ayağından bir gol buldu. Yardımcı hakem anlaşılmayan bir ofsayt gerekçesiyle bayrağını havaya kaldırdı. Pozisyonu VAR izledi ve golün nizami olduğuna karar verdi.
Sezon boyunca benzer kararlarla birçok maçta karşı karşıya geldi Fenerbahçe.
Oyuncular sahada mağdur oldular. Çileden çıktılar ama sonuç alamadılar!
Mourinho, yardımcılarının bilgisayarını yayıncı kuruluşun kamerasının önüne koyacak kadar isyan etti. Cezalar aldı!
Fenerbahçe bazı maçlarda geçtiğimiz senelerde olduğu gibi bu sezon da ritmi bozuldu, motivasyon sorunu yaşadı, zorluklar karşısında doğru oyunu kuramaması nedeniyle futbol kamuoyunun eleştirisi ile karşılaştı, puanlar kaybetti.
Camia sosyal medyada sesini duyurmaya çalışırken Yönetim de bunun tüm süreçlere etki eden “yapı” ayağına dikkat çekti.
Bugün Fenerbahçe Camiası taraftarından oyuncusuna, idarecisi ve yöneticisine varıncaya kadar bu yapının varlığına inanıyor ve isyan ediyor.
İmza toplayan Kongre üyelerinin önemli bir kısmının argümanı mevcut Yönetimin söz konusu yapı ile mücadele edememesi!
Ve bu nedenle tepkisini, öfkesini, kızgınlığını öncelikle Yönetime, sonra bazı oyunculara yöneltiyor ve Mourinho ile ilgili direkt bir eleştiride bulunmuyor.
Aslında bu çok önemli ve anlamlı bir duruştur.
Futbol kamuoyunun medya, haberci, yorumcu, televizyoncu tarafıysa Fenerbahçe Camiasının tepkisinin neye yöneldiği ile ilgilenmeyip, umursamayıp merkeze tek hedef Mourinho’yu koyuyor, vuruyor da vuruyor.
Hatta önemli bir bölümü Yönetimin bu süreçte elinden geleni yaptığına inanıyor ve bunu söylem olarak da dile getiriyor.
Aradaki farkı ayırt edebiliyor musunuz?
Peki neden olduğuna dair bir fikriniz, yorumunuz var mı?
Başakşehir maçındaki hakemlerin ve VAR’ın verdiği veya veremediği kararlar skandal niteliğindeyken ve bu durum oyuna birinci dereceden etki eden bir unsurken konuşmaya neden Mourinho’ya eleştirisinden başlanıyor?
Mourinho dünya üzerinde bu oyunun endüstriyel değerini yükselten en önemli aktörlerinden biriyken ve onun ülkemizde olması futbolumuzun marka değerine olumlu derecede katkı sağlayacakken istenmeyen kişi haline getirilmeye çalışılması hangi amaca hizmettir?
İyi düşünmek gerekiyor.
Mourinho bu maça da birçok kişiyi şaşırtan tercihlerle başladı. Karşılaşmanın hemen başlarında oyununu sahaya yansıtmada oldukça da zorlandı.
Az önce konuştuk, 14. Dakikada öne geçme fırsatını yakaladığı bir penaltı pozisyonu vardı, olmadı.
Dönüşünde Başakşehir bir penaltı kazandı. O gol olsa belki de bugün çok daha farklı şeyler konuşuyor olacaktık. Ama Livakovic sezon boyunca bazı maçlarda kendisinden beklenen performasını burada devreye soktu ve penaltıyı kurtardı.
İkinci yarı Mourinho bir kere daha müdahale ederek başladı maça. Bir türlü yerine alışamayan Carlos çıktı, Osayi girdi oyuna.
Mert Müldür sağ kanatta oynamanın verdiği güven ve yaratıcılıkla Fenerbahçe’yi öne geçiren sayıyı atarken, bir diğer savunma oyuncusu Skriniar da 15 dakika sonra verilmeyen penaltının da hırsıyla belki de topla kaleye girecekmiş gibi adam eksilterek takımını rahatlatan ikinci golü buldu.
Kuşkusuz bu maçta göze çarpan Kostic ve İsmail performanslarıyla Mert Müldür’ün savunmanın sağında gösterdiği yüksek oyun gücü Mourinho’nun önceki maçlardaki tercihlerini düşündürttü.
Evet, bu bir eleştiri olarak teknik direktöre yöneltilebilir ama buradan hareketle Mourinho’nun biletinin kesilmesi anlamına gelmez.
Evet, lig sona eriyor ancak Fenerbahçe yine kaotik bir ortamın içinden doğruları arayıp bulmaya çalışacağı bir yeni sezon planlaması yapmaya çalışıyor.
Zor olduğu kadar neredeyse imkansız bir süreç yönetimine dönüşüyor.