Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Haftalardır hep şu soru soruldu.

“Hırsızın hiç mi suçu yoktur?”

Bu sorunun kendi içinde öylesine anlamları vardır ki aslında ne cevap vereceğiniz içinde bulunduğunuz durumu da anlatır. Ortada bir hırsızlık suçu var, hırsız yakalanmışsa (yakalanmamışsa da) evet oturalım bunu derinlemesine konuşalım.

Bir de hırsızlığın normalleştiği ya da genelleşmiş olduğu bir sistem düşünelim, bu durumda hırsızlıktan söz etmek bile kolay değildir.

Erman Toroğlu, Aziz Yıldırım’dan şikâyetçi olduğunda hangi soru aklımıza gelmişti; ilk taşı atmak ona mı kalmıştır?

Haberin Devamı

Erman Toroğlu’nun futbol dünyamızda bu kadar yer etmesine neden olan şeylerden bir tanesi dobra konuşmasıdır. Dokunduruverir. Ne demek istediği anlaşılır. Kiminin hoşuna gider, kimi çok kızar.

“Ben adamın içini bilirim.” diye çok meşhur bir söylemi vardır. Meali; ben ortada ne olup bitiyor, çok iyi bilirim, demektir.

Bu kadar şey biliyorsan, adama başka soru da sorarlar. Biz sormayalım, Erman Toroğlu gibi imada bulunalım, yeter.

Geçen hafta Ahmet Çakar Galatasaray’ın Manchester United maçı ile ilgili bağlantılarını ortaya koydu. Daha nicesini bildiğini tahmin ediyorum. Çünkü futbolun santrasında durup olan bitenlerden uzak kalmanız mümkün değildir.

Erman Toroğlu ne kadar adamın ciğerini bilirse Ahmet Çakar da bilir. Bildikleri için de bugün televizyonların karşısına geçip en net suçlayıcı cümleleri kurabilmektedirler.

Yapamadıkları, samimiyetsizlikleri işte o daha fazlasını ortaya koyamamalarıdır. Eğer temizlikten söz ediyorsak, yepyeni bir sayfa açacaksak bu durumda geçmişimizle yüzleşmeliyiz.

Gelecek kuşaklara tek bir fail göstererek yanlış bir tarih yazmış olursunuz.

Peki, bu iki önemli muhterem varlık bize yıllardır neyi ima etmektedirler?

Sakın söz konusu olan şey hani bize sıklıkla sorulan şu hırsızın hiç mi suçu yok söylemindeki suç olmasın?

Bu hırsızlık suçu yıllardır resmileşmemiş kurumsal bir yapı kazanmış olabilir mi?

Eğer öyleyse bu durumda suç dediğimiz şey normalleşmiş olmaz mı?

Yıllarca bu sistemin gelişmesine, yerleşmesine ve hatta endüstrileşmesine izin verdikten sonra içinden cımbızla çekip suç ve suçlu yaratarak adaleti sağlamanız mümkün müdür?

Haberin Devamı

Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi kulübünün kapısını çalarsanız çalın, çok büyük bir borç yükü ile karşılaşırsınız. Daha on beş gün öncesine kadar Barcelona kulübü yöneticisi imzalamış olduğu sponsorluk ve forma üzeri reklam anlaşmaları onaylanmazsa kulübün geleceği konusunda oturup yeniden düşünmek ve planlama yapmak gerektiğini söylemedi mi?

Peki, bu ortada dönen paralar nedir?

Rus, Arap milyarderleri Avrupa’ya bu kadar parayı neden akıtıyor? Sponsorları ortak kulüplerin arasında nasıl oluyor da kolaylıkla futbolcu transferleri olabiliyor?

Sıfır toleransa sahip UEFA-FIFA nasıl oluyor da konu ekonomi olunca farklı uygulamalar geliştirebiliyor?

Bunlar normal mi?

6 Temmuz günü sıraladığım Operasyonel Soruların içinde şunu yazmıştım.

“Süper Ligi büyük bir ağacın gövdesine benzetirsek; ağacın bir dalında 1 Aralık 2010 tarihinde Fenerbahçe yöneticileri üzerine yoğunlaşmış olan bu teknik takip "ağacın diğer dallarında neler olup bitiyor acaba" şeklinde soruyu sordurmuş ve o dallar da takibe alınmış mıdır?”

Haberin Devamı

Sonra defalarca Serdar Adalı ve Tayfur Havutçu’nun bu dava içinde hiç de rasyonel bir yere oturmadığından konuşmuştuk.

Bu iki kişinin tutuklanmalarının basit bir tesadüf olma ihtimali çok kuvvetlidir. İskender Alın ve İbrahim Akın teknik takibinden etkilenmişlerdir.

Takibin dışında kalan yüzlerce ilişkinin muhteviyatından kimsenin haberi yoktur.

Ancak rastlantı eseri bile futbol dışı normal olmayan ancak futbolun içinde belki de normalleşmiş bir ilişki takibe yakalanabilmektedir.

Futbolu çoktan bırakmış kaç tane futbolcu bu sürecin içinde kendilerine yapılmış teklifleri itiraf etmiştir. Bunların bir kısmı reddetmiş olabilir ancak sistem bunun üzerine yapılaşmışsa elbette kabul edenler de olmuştur.

Böyle mi gitsin?

Hayır, böyle gitmesin!

Ben bir vatandaş olarak on gündür hastane kapılarında oradan oraya savruluyorum. Orada yaşanan trajediyi gözlerimle görüyor, izliyorum. Eğer kimseniz yoksa, yakınlarda bir tanıdığınız bulunmuyorsa sağlığınız Allah’ın merhametine teslim edilmiş demektir.

Bu sistem suçu, suçluyu ve mağduru kendisi yaratmaktadır.

Böyle gitmesin ve herkes hayattan eşit şekilde yararlanabilsin. Ortada bir rekabet varsa güçlü, çalışan ve emek veren kazansın.

Bugün şike ve teşvik operasyonu veya davasının sadece Fenerbahçe merkezinde yürütülmesi bu bağlamda eksiktir, yanlıştır.

Neden sadece Fenerbahçe, bu çerçevede hâlâ cevabı merakla beklenen bir sorudur.

http://twitter.com/uzaygokerman