Gündem ‘Allah, şükredene nimetini artırır’

‘Allah, şükredene nimetini artırır’

01.07.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kur’an-ı Kerîm’de peygamberlerin rablerine şükrettikleri ifade edilir. Bir âyette de, Allah’ın şükredenlere nimetini artıracağı belirtilmektedir

‘Allah, şükredene nimetini artırır’

Kendisine küçük bir iyilik yapan kimseye bile vicdanen bir teşekkür borcu hisseden insanın, bütün nimetleri ikram eden rabbine karşı şükürden uzak kalması düşünülemez. Şükür, Yüce Allah’ın lütfettiği sayısız nimetlere karşı kalp, dil ve beden ile övgü ve teşekkürde bulunma, nimetleri saygı ile itiraf etmektir. Kur’an-ı Kerîm’de insanlığın örnek şahsiyetleri olan peygamberlerin rablerine şükrettikleri ifade edilir.
Neml sûresinde Hz. Süleyman’ın dilinden, “Şükreden ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük eden de bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O büyük kerem sahibidir” buyurulmaktadır. Diğer bir âyette Allah’ın şükredenlere nimetini artıracağı belirtilmektedir. Âyetlerde Allah’ın insanlara bahşettiği maddî ve mânevî nimetler arasında çeşitli kusurlarına rağmen onları bağışlaması, onlara yardım etmesi, kurtarıcı âyetler göndermesi, duyu ve idrak yeteneği vermesi gibi nimetler sayıldıktan sonra, “Belki şükredersiniz” ifadesiyle nimetin verilişinin insanlar için şükür konusunda bir sınama olduğuna vurgu yapılır.
Sevincin dışa vurumu
Şükür¸ bir sevincin dışa vurulmasıdır. Şükür yolunu tutanlar; kendilerine ihsan edilen nimetlerin, sebeplerden ya da vasıtalardan değil, ancak Allah’tan geldiğini itiraf ederler. Kalbin şükrü, nimetleri verenin Allah olduğuna inanmak ve bütün yaratılmışlar için iyilik düşünmek; dilin şükrü, Allah’ın verdiği nimetlere minnettarlığını ifade etmek; bedenin şükrü, varlığını Allah’ın rızasına uygun bir şekilde sürdürmek, namaz, oruç gibi ibadetleri eda etmek ve O’nun yasaklarından uzak durup buyruklarını yerine getirmek; malın şükrü ise sadaka ve zekât vermektir.
Hz. Peygamber’in hayatında şükür ahlâkının en güzel şekilde somutlaştığını gösteren pek çok örnek bulmak mümkündür. Hz. Peygamber, sevindirici bir durumla karşılaştığında Allah Teâlâ’ya şükür için secdeye kapanırdı. Hz. Aişe, Peygamberimizin zaman zaman geceleri kalkıp ayakları şişinceye kadar namaz kıldığını, kendisine Allah bütün günahlarını bağışladığı halde neden ibadet için bu kadar yorulduğunu sorunca “Şükreden bir kul olmayayım mı?” şeklinde cevap verdiğini nakleder. “Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez” meâlindeki hadis şükrün insanlarda karakter haline gelmesi gerektiğine işaret eder.
İbadetlerde gözetilen hikmetlerin başında, şükür duygusu gelir. Ramazan’da tutulan oruçlar, hac mevsiminde kesilen kurbanlar, özellikle zekât, sadaka ve Allah yolunda infak gibi malî ibadetler, nimetleri veren Yüce Allah’a şükretme hikmetine dayanmaktadır.
“Müminin işi tuhaftır”
İnsan, her zaman nimetlere kavuşamayabilir. Kimi zaman bela ve sıkıntılara maruz kalabilir. Her iki durumda da şükrederek ve sabrederek Allah’ın rızasını kazanabilir. Hz. Peygamber “Müminin işi tuhaftır, her işi hayırdır. Bu, yalnız mümine özgü bir şeydir. Sevindirici bir işle karşılaşsa şükreder, o iş kendisi hakkında hayırlı olur. Üzücü bir işle karşılaşsa sabreder, kendisi için hayırlı olur” buyurarak Müslümanlara sabrı ve şükrü tavsiye etmiştir.
Sayısız nimetin kendisine bahşedildiği insan, aldığı ve verdiği her nefeste, işittiği her seste, gördüğü her güzellikte, tattığı her lezzette, dokunduğu her nesnede, kavradığı, idrak edebildiği her gerçekte bu kabiliyetleri kendisine veren Allah’ı anmalı, kendi acizliğinin farkına varmalı ve kendisine hayat bahşettiği için Yüce Yaratan’a şükran duymalıdır.
Nimet veren veya bir sıkıntıdan kurtaran Allah’a şükran ifadesi olarak yapılan secdeye şükür secdesi, aynı amaçla kılınan nafile namaza “şükür namazı” adı verilir. Peygamberimizin bazı vesilelerle bu namazı kıldığı ve şükür secdesi yaptığı bildirilmektedir. Nitekim İslam’ın azılı düşmanı Ebû Cehil’in öldürüldüğü kendisine müjdelendiği zaman ve Hendek Gazvesi’nin en zor anlarında çıkan fırtınanın düşmanı büyük bir bozguna uğratmasını haber alır almaz iki rekat şükür namazı kıldığı nakledilmektedir.

Haberin Devamı

BİR HADİS
“İki söz vardır ki, onlar Rahmân’a sevgili, dilde hafîf, tartıda ise pek ağırdır. Bunlar: ‘Sübhânallâhi ve bi hamdihî, sübhânallâhi’l-azîm’ ( Allah’ım! Seni hamd ile tesbih ederim. Sen her kusurdan uzaksın, çok yücesin) cümleleridir.”
(Buhârî, Daavât, 65).

Zal Mahmut Paşa Camii

İstanbul’un Eyüp ilçesinde, Defterdar Caddesi ile Zal Paşa Caddesi arasında yer alan Zal Mahmut Paşa Külliyesi; cami, medrese, türbe ve çeşmeden oluşmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri Zal Mahmut ile karısı II. Selim’in kızı Şah Sultan’ın, Mimar Sinan’a yaptırdığı külliye, Hadikatü’l Cevamiye göre 1577 yılında inşaa edilmiştir. Külliyenin banisi olan Mahmut Paşa’ya Zal lakabı çok kuvvetli bir güreşçi olması dolayısıyla Kanuni tarafından verilmiştir. Zal Mahmut Paşa, Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi trajedisinde önemli rol oynamış biridir.

Haberin Devamı

Bir ayet
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler ve “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru.” derler (Âl-i İmrân 3/ 191)

Günaha buğzetmek

Adamın biri bir günah işlemişti. Bunu öğrenen bazı kimseler de ona sövüp hakaret etmeye başladılar. Güzel sözleriyle ünlü sahabi Ebu’d-Derdâ oradan geçerken durumu fark etti ve “O hakaret ettiğiniz kişiyi bir çukurda görseydiniz tutup çıkarmaz mıydınız?” diye sordu. “Elbette çıkarırdık” dediler. Ebu’d-Derdâ sözlerine devam etti: “Öyleyse bu kardeşinize hakaret etmeyiniz. Sizi onun durumuna düşmekten koruduğu için Allah’a hamdediniz”. Adamlar şaşırmıştı: “Yani sen bu günah kâra buğzetmiyor musun?” diye sordular. Bilge sahabî şu ibretlik cevabı verdi: “Ben o kişiye değil işlediği günaha buğzediyorum.”

Allah’ın güzel isimleri: el-Vehhâb

Bağışı çok olan, karşılıksız veren, nimetlerinin ardı arkası kesilmeyen, bütün mahlûk âtına nimetlerini yağdıran demektir. Vehhâb olan Allah hastaya şifâ, dertliye devâ verir, musîbete düşene âfiyet hîbe eder, dalâlette olana hidâyet lütfeder. Kulun vehhâb isminden nasibi, merhamet edenlerin en merhametlisi olan Allah’ın lutfettiği nimetleri O’nun kullarına sadece kendi rızasını elde etmek için vermesidir, çünkü Allah’ın kulundan razı olması diğer bütün nimetlerin üstündedir .

Haberin Devamı

Hz. Peygamber’den bir dua
?
“Allah’ım! Bana verdiğin rızık konusunda beni kanaat sahibi yap ve o rızkımı bereketli kıl.
Zayi olan her nimetin daha hayırlısını bana ihsan eyle.”
?

Kimler fıtır sadakası vermekle yükümlüdür?

Ramazan Bayramı’na kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında nisap miktarı (80.18 gr. altın veya bu değerde) mala sahip olan Müslümanlar kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için fıtır sadakası vermekle yükümlüdürler (Kasani, Bedaiü’s-sanai, Beyrut 1997, II, 533, 544).
Ancak fıtır sadakası ile yükümlü olmak için bulunması gereken nisap miktarı malın “artıcı” özellikte olması ve üzerinden “bir kameri yıl” geçmiş olması gerekmez.
Bir kimse kendisi ve kendi velayeti altında olan bakmakla mükellef bulunduğu kimselerin fitresini de vermekle yükümlüdür (Kasani, Bedaiü’s-sanai, II, 535). Buna karşılık kişinin, bakımını üstlendiği kişiler de olsa, ana babası, büyük çocukları, karısı, kardeşleri ve diğer yakınları için fitre ödemesi gerekmez (Kasani, Bedaiü’s-sanai, II, 539, 540). Fakat vekâletleri olmadığı halde bunlar için ödeme yapsa geçerli olur.

Haberin Devamı

İnternetten kitap, müzik indirmek ve bunları kullanmak helal midir?

Başkasının emeğini haksız yere elde etmek anlamına gelen her davranış, kul hakkı kapsamına girer. Bu sorumluluk, söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helâllik alınmadıkça ortadan kalkmaz. Teknolojinin geliştiği, insan emeğinin çok değişik şekillerde görünür hale geldiği günümüzde hak ve emek ihlalleri söz konusu olmaktadır. Bu tür haksız davranışlar aynı zamanda, o alanlarda emek harcayan insanların yeni ürünler üretme konusundaki şevklerini kırmakta, bu da geniş anlamda kamu hakkı ihlaline dönüşmektedir. Bu sebeple birer emek mahsulü olarak internet ortamına aktarılmış olan her türlü program, yazılım, kitap, müzik vb. ürünleri ilgililerin izni olmadan elde edip kullanmak caiz değildir.