Gündem ‘Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır’

‘Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır’

02.07.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ashabdan bazılarının, ‘Ey Allah’ın Resulü! Hayvanlara yaptığımız iyilikler için bize bir sevap var mı?’ sorusuna karşılılık Rahmet Elçisi, ‘Her canlıya yapılan iyilikte bir sevap vardır’ buyurdu

‘Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır’

Kuran-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber’in hadislerinde sıklıkla hayvanlardan söz edildiğini görmekteyiz. Bunun amacı bir yandan hayvanların yaratılışındaki hikmet üzerinde insanları düşünmeye sevk etmek diğer taraftan da yenilmesi helâl ve haram olan hayvanlarla ilgili hükümleri belirlemektir. “Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah’ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir” buyuran Allah Teala, yerde ve gökte hayvanların O’na secde halinde olduklarını ve kendi dilleriyle onu tesbih ettiklerini haber vermektedir.

Kur’an, kimi zaman isimlerini zikrederek, kimi zaman ise vasıflarından bahsederek hayvanlara özel bir yer vermiş ve bazı süreler Bakara (inek), Nahl (arı), Neml (karınca), Ankebût (örümcek) ve Fil gibi isimlerle anılmıştır. Yine Kuran-ı Kerim’ de birçok hayvana atıflar yapılarak isimleri zikredilmiştir.

Sever, isim verirdi

Peygamber Efendimiz’in dünyasında hayvanların önemli bir yeri vardı. Rahmet Elçisi, bindiği hayvanları sever, önemser ve onlara özel isimler verirdi. Hz. Peygamber’in Mürteciz isminde bir atı; Kasva isminde devesi vardı. Sevgili Peygamberimiz, hayvanların maruz kaldığı her türlü zulüm, işkence ve eziyeti yasaklayarak, onlara sevgi ve şefkat gösterilmesini, korunmasını, merhametle muamele edilmesini emretmiştir. “Hayvanlar olmasaydı semadan yağmur inmezdi” buyuran Hz. Peygamber, hiçbir günahı olmayan o canlıları, Yüce Allah’ın rahmet vesilesi olarak görmüştür. Her birinin bir can taşıması dolayısıyla, hayvanların sahip olduğu hakların başında yaşama hakkı gelir. Allah Resulü, onların bu en temel hakkıyla ilgili olarak, “Hiçbir kişi yoktur ki bir serçeyi yahut ondan daha büyük bir canlıyı haksız yere öldürsün de Yüce Allah ona bunun hesabını sormasın!” buyurmuş ve sebepsiz yere öldürülen serçe gibi hayvanların ahirette, “Ya Rabbi! Falan beni, herhangi bir fayda elde etmek için değil, boş yere öldürdü!” diyerek öldüren kişi aleyhinde davacı olacağını bildirmiştir.

Bir defasında da ashabına aç ve susuz hayvanları doyurmanın mükafatına dair bir kıssa anlatmıştı. Buna göre: “Yolculuk yapan bir adam çok susamış ve yolda rastladığı bir kuyuya inip oradan su içmişti. Kuyudan çıkınca orada bir köpekle karşılaştı. Susuzluktan dilini sarkıtmış olan zavallı hayvan nemli toprağı yalıyordu. Yolcu kendi kendine, ‘Bu hayvan da benim gibi çok susamış’ dedi ve tekrar kuyuya inip ayakkabısına su doldurdu. Sonra ayakkabısını ağzı ile tutup kuyudan çıktı ve köpeği suladı. Bu yaptığından dolayı Allah o kulundan hoşnut oldu ve onu bağışladı.”

‘Bize sevap var mı?’

Hz. Peygamber’in bu sözlerini dinleyen ashabdan bazılarının, “Ey Allah’ın Resulü! Hayvanlara yaptığımız iyilikler için bize bir sevap var mı?” sorusuna karşılılık Rahmet Elçisi, “Her canlıya yapılan iyilikte bir sevap vardır” buyurdu.

Günümüzde ne yazık ki hayvanların bir kısmı doğal ortamlarının dışında bir süs eşyası gibi kullanılırken, büyük bir kısmı da nesillerinin tükenmesi ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Allah’ın rahmetini kazanmak, O’nun mahlukatına karşı merhametli davranmakla ilişkilidir. Bu yüzden insan, her canlıya insani, vicdani ve ahlaki muameleyle mesul olduğunu unutmamalıdır.

Haberin Devamı

Bir ayet

Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış halde cehenneme gireceklerdir.

Allah dostlarından nasihatler

Bir genç dik başlılık yaparak annesine isyan etmişti. Yüreği sızlayan zavallı anne beşiği getirip önüne koydu ve şöyle dedi: Ey vefasız! Sen küçükken ben sabahlara kadar uyumazdım. Bir zamanlar zayıf, güçsüz, sürekli ağlayan ufak bir çocuktun. Senin için uykusuz kalırdım. Şu beşikte hiçbir şeyden habersiz yatarken yüzüne konan sineği kovacak halin bile yoktu. Şimdi büyüdün, güç kuvvet sahibi oldun. Bir gün mezar beşiğinde aynı acziyete düşüp yine o hale geleceksin. Üzerindeki karıncayı kovamayacak, bu parlayan gözler âmâ olacak, kurda karıncaya yem olacaksın. (Sadi Şirâzî)

Haberin Devamı

Hazreti Peygamber’den bir dua

Allah Resûlü gece yatağına yattığında şöyle dua ederdi: Sığınacak yeri ve ihtiyacını giderecek kimsesi olmayan niceleri varken; bizi yediren, içiren, ihtiyaçlarımızı gideren ve bizi barındıran Allah’a hamdolsun.

Malın bereketi

Hz. Muhammed’in (sav) gençlik arkadaşı ve Hz. Hatice’nin yeğeni olan Hakim b. Hizam zengin bir kişiydi. Mekke fethedildiği gün Müslüman olmuştı. Fetihten bir ay sonra yaşanan Huneyn Savaşı’nda Müslümanların safında yerini almış, ilk kargaşanın ardından gelen zaferde üzerine düşen görevi yerine getirmişti.

Ancak elde edilen ganimetten payına düşene bir türlü gönlü razı olmamıştı. Resül-i Ekrem’in yanına gelerek kendisine az verildiğinden şikayet edince, eski dostu ona daha fazla ikramda bulunmuştu. Ne de olsa kalplerinin İslam’a ısınmasını istediği daha yeni inanmışlardan biriydi o. Fakat Hakim ısrarla ganimet talebini yineliyor ve kendisine verilen miktarın artırılmasını istiyordu.

Peygamber Efendimiz ikinci ricayı da kırmamıştı. Ama Hakim bu sefer de tatmin olmamışa benziyordu. Onun bu durumunu gören Allah Resûlü, “Ey Hakim!” dedi, “Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala cömert bir gönülle sahip olursa, kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamahla dolu bir kalple bu malı arzularsa, onun için malın bereketi kaçar.”

Haberin Devamı

Hz. Peygamber buyuruyor ki:

Kendinize, çocuklarınıza, hizmetçilerinize ve mallarınıza beddua etmeyiniz. Olur ki, Allah’tan istenilenlerin ihsan edildiği bir zamana rastlarsınız da Allah dilediğinizi kabul ediverir.

Ölümün şeması

İnsanın uzaklarda sandığı ölümün, onu ahtapot gibi dört bir yandan sarıp kuşattığını Peygamber Efendimiz bir şema ile anlattı. Önce yere bir dörtgen çizdi. Dörtgenin ortasına, onu bir kenarından keserek dışarı çıkan bir çizgi çekti. Ortadaki bu çizginin iki yanından ona doğru birtakım küçük çizgiler daha çizdi. Sonra da şöyle buyurdu: “Şu ortadaki çizgi insandır; onu kuşatan şu dörtgen ecelidir; dörtgeni keserek dışarı çıkan çizgi insanın arzularıdır; ortadaki çizgiye yani insana yönelik küçük çizgiler ise dert ve ıstıraplardır. İnsan bu dertlerin birinden kurtulsa, öteki gelip çarpar. Şundan kurtulsa, diğeri gelip yakalar.”

İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin”

Haberin Devamı

Mihrimah Sultan Camii-Edirnekapı

‘Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır’

Mihr-î-Mâh Sultan Camii, İstanbul’un Karagümrük semtinin Edirnekapı bölümünde surların hemen yanında bulunur. Banisi (yaptıran) Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’dır. 1562-1565 yılları arasında Mimar Sinan tarafından yapıldı.
Dikdörtgen planlı caminin etrafında medrese, mektep, türbe, hamamlar vardır. 37 metre yükseklikteki kubbe üçer kemere yaslanır. Yanlarda ikişer sütun, sağ ve solda 3 kubbe ve mahfelleri bulunur. Mihrap ve minber taş işçiliğiyle yapılmıştır.
Caminin büyük avlu kapısından dik merdivenlerle cami içine çıkıldığında sağ tarafta medreseler ve karşısında 7 kubbeli 8 mermer granit sütunlu son cemaat yeri vardır. Şadırvan bunların arasında bahçede, minaresi sağdadır. Hamam cadde kenarındadır. 1999 depreminde hasar gören caminin restorasyonu tamamlanmıştır.

Caminin inşaası yaklaşık 3 yıl sürmüştür. 11 yıl süren restore çalışmaları tamamlanmış olup, cami hizmete açılmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan’dan olan kızı Mihrimah Sultan için Mimar Sinan’a Üsküdar’da da ayrıca bir Mihrimah Camii yaptırmıştır.

Nisan ve Mayıs aylarında Bayezid yangın kulesinden veya o bölgedeki yüksek bir noktadan Üsküdar’daki Mihrimah Camii’ne doğru bakıldığında; sabah gündoğumunda caminin iki minaresi arasından güneşin doğuşu ve akşam gün batımında ise (Hicrî takvime göre her ayın 14’ünde) ayın doğuşu izlenebilmektedir.

Aynı kuleden batı ufkuna, yani Edirnekapı istikametine doğru bakıldığında ise; Mihr-î Mah Sultan Edirnekapı Külliyesi’nde de sabah ayın, akşam da güneşin batışı izlenebilmektedir.

Haberin Devamı

Son cumada camiler doldu taştı

Ramazan ayının son cuma namazında tüm camiler doldu taştı. Cuma hutbesini Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in verdiği İstanbul Sultanahmet Camii’nde de cuma namazı vatandaşların yoğun katılımıyla kılındı. Son cuma namazında Eyüp Sultan Camii de tıklım tıklım doldu. Namaz öncesi Eyüp Sultan’ın türbesini ziyaret eden vatandaşlar dualar okudu. - Salih Zeki Fazlıoğlu (AA)

‘Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır’