‘Kendimi çok şanslı hissediyorum’

Geçtiğimiz iki ay boyunca ‘Arrival’ ve ‘Nocturnal Animals’ filmleriyle beyazperdede gördüğümüz Amy Adams, Tempo dergisine konuk oldu. Altı yaşında bir kızı olan aktris, anne olarak oyunculuğa nasıl devam ettiğinden,

Oscar’la ilgili düşüncelerine kadar pek çok konuda samimi açıklamalar yaptı.

Son zamanlarda bilim kurgudan gerilime kadar birçok farklı projede rol aldınız. Anne olmak kararlarınıza etki etti mi?

Evet, sanırım etkisi var. Mesela, film setinin nerede olduğu önemli bir unsur haline geliyor. Özellikle okul dönemindeki kızım Aviana Olea’yı Los Angeles’tan uzağa götürmek istemiyorum. O yüzden genellikle burada çekilen filmleri tercih ediyorum. Pek çok projeye “Hayır” demem gerekiyor ama kararlarımdan da memnunum.

Kendime zaman ayırmak ve ailem için en iyisini seçmek önceliğim.

Özel hayatınızla iş hayatınızı, birbirinden ayrı tutabiliyor musunuz?

Bu biraz zor tabii ama işle aileyi birbirinden ayırmayı öğrendim. Bu da benim için önemli bir ders. Şimdi ikisi arasında çok net sınırlarım var. Böylece iş hayatımın zenginleştiğini düşünüyorum.

Umarım performansım da bunu yansıtıyordur çünkü artık mesleğimi daha farklı bir gözle görebiliyorum. Kalbimde çok özel bir yeri var.

Bir aktris olarak öğrendiğiniz en iyi ders neydi?

Aslında hâlâ üzerinde çalışıyorum.

Sanırım hepimiz öyleyiz. Kızımı, öğrenirken izliyorum. Bir çocuğun yanlış kelimeleri seçmesini izlemek dünyanın en güzel şeyi, çünkü niyetini ve aslında ne demek istediğini biliyorsunuz.

Son filmim ‘Arrival’ bana niyetin, içerik kadar önemli olduğunu hatırlattı. Bu yüzden yüz yüze, sosyal medyadan uzak iletişimin önemine inanıyorum. Düzgün iletişim için birinin gözlerinin içine bakmak gerek. Umarım bunu kaybetmeyiz.

Pek çok Oscar adaylığınız oldu. Bu ödül bu hayatınızı nasıl etkiler?

Bir daha bu soruyu cevaplamak zorunda kalmam. İyi yanı bu olur! Şaka bir yana, Oscar kazanmak hayatımı anlamlandırır mı, bilemiyorum.

Bu zamana kadar kazanamamanın da bir etkisi olmadı. Bu sektörde çalıştığım ve bu kalibrede insanlarla tanıştığım için çok şanslı hissediyorum.

Bir de üstüne ödüllendirilmek, güzelliğin de ötesinde olur. Her zaman işim için müteşekkirim ama beni tanımladığını düşünmüyorum.

‘Karaktere aşık oldum’

Kadın oyuncuların iyi rol bulmanın ne kadar zor olduğunu konuştukları günlerde siz, ‘Arrival’ (Geliş) ve ‘Nocturnal Animals’la (Gece Hayvanları) hayranlarınızın karşısına çıktınız…

Önünüze iyi oluşturulmuş, duygusal hassasiyetleri bulunan ve entelektüel yanı güçlü bir karakter çıkması büyük bir hediye. Çünkü bu, benim gözümde kadınların bir yansıması.

Bizler sadece entelektüel ya da hassas değiliz. Etten kemikten insanlarız. Böyle güzel yansıtılmak büyük zevk.

‘Arrival’ teklifini alışınızın arkasında bir bilim kurgu hikayesi var mı?

Senaryo geldiğinde okumadan bırakmıştım. Fakat muhteşem ekibim “Hayır, bunu okumalısın” diye ısrar etti.

Okudum ve Dr. Louise Banks karakterine aşık oldum. Sonuna geldiğimde başa dönüp yeniden okuma ihtiyacı hissettim. Hikayenin duygusal özü beni kendine bağlayan nokta oldu. Bilim kurgu ve politik elementlerin yanı sıra bir kadının hikayesi ve o kadının kızına anlattığı bir hikaye. Benim için de en güzel yanı buydu.

Los Angeles dışında çekilen filmleri kabul etmediğinizi söylemiştiniz ama ‘Arrival’ Montreal’de çekildi.

Motreal’e bayıldım! Ailemi de oraya götürdüm; yazın birlikte vakit geçirmek için harika bir yerdi. Kızım ve yönetmenimiz Denis Villeneuve’ün ailesi de setteydi.

Aslında genellikle çocuğumu sete götürmem ama bu kez çalışma ortamı o kadar sakin, sıcak ve samimiydi ki hoş karşılanacağımızı düşündüm.