25.10.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Burcu Ünal
Gürcistan’da taşıyıcı anneliğin yasallaşmasıyla, Türkiye’de çocuk sahibi olmak için birçok yolu denemiş ama hayal kırıklığına uğramış çiftler, Gürcistan yollarına düştü. Türkiye’de Gürcistan’daki bir klinikle anlaşmalı çalışan sağlık turizmi acentalarına ya da doğrudan Gürcistan’a giderek başvurmaya kadar çeşitli şekillerde bu ‘son umudu’ denemeye başlayan çiftlerin sayısı her sene artıyor.
Bu yolla çocuk sahibi olmuş çiftlerden biriyle sağlık turizm acentası işleten Dr. Murat Vural’ın ofisinde tanıştık. Aile, Türkiye’de henüz yeni yeni duyulmaya başlanan ‘taşıyıcı annelik’ deneyimlerini Milliyet’le paylaştı. Çocuklarına, ‘taşıyıcı anne’ ile dünyaya geldiğin söylemeyi düşünmedikleri için kimliklerinin gizli kalmasını isteyen çiftin hikâyesi ise son derece dikkat çekici... Birbirlerini severek evlenen çiftin en büyük hayali çocuk sahibi olmaktı. Doğal yoldan çocuklarının olamayacağını öğrendiklerinde ardında umut olduğunu düşündükleri her kapıyı çalmaya başladılar.
‘Son şansımızdı’
Önce Türkiye’de, ardından Kıbrıs’ta 10 sene boyunca çocuk sahibi olmayı farklı yöntemlerle defalarca denediler. Fakat her denemenin sonu hüsrandı. Tüm bu süreç boyunca kendi deyimleriyle ‘hem maddi hem manevi çok kayıplar yaşamışlardı’. Yaşadıkları hayal kırıklıklarından ardından denemedikleri tek bir yöntem kaldığını fark ettiler: Taşıyıcı annelik.
“Bu bizim son şansımızdı, bunun ötesi yoktu” diyen çift, yaptıkları araştırmalar sonucunda ulaştıkları Dr. Murat Vural’ın ofisine gittiler. Konuyla ilgili detaylı bilgi aldıktan sonra kesin kararlarını verdiler ama kararlarını aileleri ve çevrelerine de açıklamaları gerekiyordu. Aileler ‘taşıyıcı anne’yi ilk duyduklarında endişelendiler. Endişeler bir de değildi... Aileler bir yandan, ‘Aman dolandırılmayın’ derken diğer yandan da ‘Taşıyıcı annede bir sorun çıkmasın’ diyorlardı. Çiftin tüm bu endişelere ise tek bir cevabı vardı: “Artık bunları düşünecek pozisyonda değildik. Birilerine güvenmemiz gerekiyordu.”
Ve çift ‘son şanslarını’ denemek için Gürcistan’ın yolunu tuttu. Burada önce kendilerine bütün süreç tekrar anlatıldı. Daha sonra, Gürcü taşıyıcı anneyle tanıştılar. Sürecin tamamen yasal ve kurallara bağlı şekilde ilerlemesi için çift ve taşıyıcı anne bir kontrat imzaladılar. Ardından çiftten yumurta ve sperm örnekleri alındı. Çift bir gece Gürcistan’da kaldıktan sonra Türkiye’ye döndü.
‘Bir sorun mu var?’
Çiftin embriyosu taşıyıcı annenin rahmine yerleştirildi. Düşük riskinin yüksek olduğu 8 hafta atlatıldıktan sonra aile müjdeli haberi aldı: “Taşıyıcı anne çocuğunuza hamile.”
Yıllardır bu hayalle yaşayan fakat bir şekilde tüm girişimlerinde ‘mutlu son’a ulaşamayan çift, çocuklarını kucaklarına alana kadar diken üstünde yaşamaya devam etti. Taşıyıcı anne her ay düzenli olarak kontrole giriyor ve çifte ay ay çocuklarının ultrason görüntüsü, ağırlığı, boyu gibi bilgiler mail’le gönderiliyordu. Kontrol ya da bilgilerin gönderilmesi 1-2 gün geç kalsa çift hemen telefonuna sarılarak, ‘Bir sorun mu var? Neden hâlâ bu ayki kontrol bilgileri gelmedi? Ne zaman gelecek?’ diye Vural’a soruyordu.
‘En mutlu insan bendim’
Ve 9 ay geçti... Doğum günü gelip çattığında aile yeniden Gürcistan’ın yolunu tuttu ve bebekleriyle buluştu. İkiz çocuklarını kucağına alan baba bugün o anları, “Dünyanın en mutlu insanlarından biri de bendim” diye anlatıyor. Doğumun ardından Gürcistan kanunlarına göre bebeklerin hastanede 4 gün bakımı yapıldıktan, gerekli doğum ve seyahat belgeleri alındıktan sonra çift ikiz bebekleri ile yuvalarına döndü.
Çift ileride çocuklarına taşıyıcı anneyle dünyaya geldiklerini anlatmayı ise düşünmüyor. “Neden” sorusunun cevabı ise çok açık: “Zaten çocuğun genetik olarak da kanunen de anne ve babası biziz. Onu taşıyan olmasa da büyüten, belli konumlara getiren bizler olacağız. Geceleri ağlayınca koşan, onlara bakan, elinden tutan anneleri... Onu hayat getiren değil bakan-büyüten, yarınları ona sağlayacak olan önemli.”