Ebeveyn Aile içi şiddet çocuklarınızı etkiliyor

Aile içi şiddet çocuklarınızı etkiliyor

11.03.2015 - 13:37 | Son Güncellenme:

Çocuk Psikiyatrisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hasan Bozkurt, aile içi şiddetin bireylerin sadece kendilerini değil birbirlerini etkilediğini ve nesilden nesile geçtiğini kaydetti.

Aile içi şiddet çocuklarınızı etkiliyor

Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hasan Bozkurt, yurt içi ve yurt dışında yapılan araştırmalarda, fiziksel, duygusal, psikolojik ya da cinsel açıdan şiddet yaşanan aile ortamlarında yetişen çocuk bireylerin, büyüdüklerinde kendi ailelerine şiddet uyguladığının ispat edildiğini söyledi.

Yapılan araştırmalarda eşlerine şiddet uygulayan kocaların yüzde 50'sinin çocuklarına da şiddet uyguladığını göstermiş olduğunu ifade eden Bozkurt, “Hatta eşlerinden yani kocalarından şiddet gören kadınların birçoğunun da çocuklara şiddet uyguladığı tespit edilmiş. Çocuklar bu yüzden doğrudan ya da dolaylı olarak şiddete maruz kalıyorlar.

Anne babalarının arasındaki tartışmalara, fiziksel ya da psikolojik şiddete bir şekilde tanık oluyorlar. Annesinden ya da babasından bir şekilde direkt olarak şiddet görebiliyorlar. Hatta ilginç olanı, aile içerisinde şiddet olan ve bu ortamda büyüyen çocukların ileride büyüdüklerinde daha çok çocuklarına ve eşlerine şiddet uyguladıkları ve problemlerini de şiddetle çözdükleri ortaya çıkmış. Yani bu durumda aile içi şiddet sadece bir aileyi etkilemiyor, daha sonra o ailede yetişen çocukların da ileride aile kurduklarında kendi ailelerine de şiddeti uyguladıkları ve bu şekilde nesilden nesile bir aktarım söz konusu oluyor” dedi.

Bozkurt, incitilen, alaya alınan, reddedilen, tehdit edilen ya da hakarete uğrayan çocukların psikolojik olarak en az fiziksel şiddete maruz kalan çocuklar kadar etkilendiğini ifade ederek, “Aile içi şiddet denince sadece fiziksel şiddet akla gelmemeli. Aslında çok göz ardı ettiğimiz duygusal, psikolojik şiddet, psikolojik travma, duygusal istismar diye tanımlayabiliriz.

Burada çocuklar genellikle, incinme, alaya alınma, reddedilme, tehdit edilme gibi böyle sözel şiddete maruz kalıyor. Mesela ‘sen salaksın, yapamazsın, geri zekalısın, seni doğurmaz olsaydım, arkadaşların bak ne kadar iyi sen bir okulu bitiremedin’ gibi en ufak bu şekilde başlayıp, daha böyle ayıp ya da küfür içerikli cümlelere kadar çocukların psikolojileri bozulabiliyor. Tabi duygusal şiddet, en az fiziksel ve cinsel istismar kadar önemli. Fiziksel istismara uğrayan çocuklarda da, cinsel istismara uğrayan çocuklarda da aynı şekilde duygusal istismara uğrayan çocuklar kadar etkilendikleri görülüyor” diye konuştu.

Şiddete uğrayan çocukların güven duyguları kayboluyor

Şiddete uğrayan çocukların bu şiddeti en yakınları olan anne ve babalarından gördükleri için güven duyguları kaybolduğuna dikkat çelen Bozkurt, “Tüm insanlara güvensizleşmeye başlayan çocuklar çok daha büyük psikolojik problemler yaşayabiliyor. Yine dikkat edilmesi gereken bir başka durum ise anne baba arasında yaşanan tartışmalardan dolayı çocukların kendilerini suçlu hissetmesi. Aile içi şiddete maruz kalan, dolaylı ya da doğrudan maruz kalan çocuklarda en çok zedelenen his güven duygusu oluyor.

Çocuklar tabi aile içi şiddete maruz kalınca anne babalarına güvenmedikleri için veya böyle bir ortamda ben nasıl barınacağım, nasıl güveneceğim anneme babama, güvenemiyorum demeye başladığında artık tüm insanlara güvenmemeye başlıyorlar ki; zaten güven duygusu da delinince çocuklardaki psikolojik rahatsızlıklar da baş göstermeye başlıyor. Tabi burada neler yapmalıyız, o çok önemli. Çocuklar, özellikle küçük çocuklar, anne babaları kavga ettiklerinde birbirlerini fiziksel, psikolojik ya da başka türlü istismar ettiklerinde çocuklar kendilerini suçlayabiliyor. Özellikle küçük çocuklar işte annem babam benim yüzümden kavga ediyor, annem babam ben olmasaydım kavga etmezlerdi gibi kendilerini suçlayıcı tavırlara ve davranışlara, düşüncelere kapılabiliyorlar.

Çocuklara bu konuda özellikle yardımcı olmak, eşler arasındaki problemlerin kendilerinin suçu olmadığını, tamamen kendileriyle aralarında bir problem olduğunu ve bunu en kısa zamanda çözeceklerini, kendileri çocukta bir rahatlık hisse vermeliler. Çünkü onlarda güven duygusu kaybolduktan sonra çocuklar bu hissi, bu suçluluk hissini de ekleyince ki bir çıkmaza giriyorlar” şeklinde konuştu.