Gündem Allah’ın hoşnutluğuna giden güzel yollar

Allah’ın hoşnutluğuna giden güzel yollar

18.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Sadece Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yaptığımız samimi davranışlar, sıkıntılı zamanlarda dua vesilesi yapılabilir. Rabbimize karşı kulluk görevimizin gereği olarak yalnızca O’nun rızasını, sevgisini kazanmak için çalışmaya gayret etmeliyiz

Allah’ın hoşnutluğuna  giden güzel yollar

Rabbimize karşı kulluk görevimizin gereği olarak yalnızca O’nun rızasını, sevgisini kazanmak için çalışmaya ve ibadetlerimizi sadece O’na özgü kılmaya gayret etmeliyiz. Nitekim Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Yalnızca sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz” (el-Fatiha, 1/5) Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın naklettiği bir hadiste Peygamber Efendimiz çok dikkat çekici bir hadiseden bahsetmiştir:
“Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine “Yaptığınız iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten başka sizi bu kayadan hiçbir şey kurtaramaz” dediler.
İçlerinden biri şöyle söze başladı: “Allahım! Benim çok yaşlı bir annemle babam vardı. Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim. Bir gün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım; onlar uyumadan önce de dönemedim. Eve gelir gelmez hayvanları sağıp sütlerini annemle babama götürdüğümde, baktım ki ikisi de uyumuş. Onları uyandırmak istemediğim gibi, onlardan önce ev halkının ve hizmetkarların bir şey yiyip içmesini de uygun görmedim. Süt kabı elimde sabaha kadar uyanmalarını bekledim. Çocuklar etrafımda açlıktan sızlanıp duruyorlardı. Nihayet uyanıp sütlerini içtiler. Rabbim! Şayet ben bunu senin rızanı kazanmak için yapmışsam, şu kayayı başımızdan al!” diye yalvardı.
‘Altını geri almadım’
Kaya biraz aralandı; fakat çıkılacak gibi değildi. Bir diğeri; “Allahım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ona sahip olmak istedim. Fakat o arzu etmedi. Bir ara kıtlık olmuştu. Amcamın kızı çıkıp geldi. Kendisini bana teslim etmek şartıyla ona 120 altın verdim. Kabul etti. Ona sahip olacağım zaman dedi ki: Allah’tan kork! Dinin uygun görmediği bir yolla beni elde etme! En çok sevip arzu ettiğim o olduğu halde kendisinden uzaklaştım, verdiğim altınları da geri almadım. Allahım! Eğer ben bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam, başımızdaki sıkıntıyı uzaklaştır” diye yalvardı.
Kaya biraz daha açıldı; fakat yine çıkılacak gibi değildi. Üçüncü kişi de; “Allahım! Vaktiyle ben birçok işçi tuttum. Parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden adamın parasını çalıştırdım. Bu paradan büyük bir servet türedi. Bir gün bu adam çıkageldi. Bana; ‘Ey Allah kulu! Ücretimi ver’ dedi. Ben de ona; ‘Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi’ dedim. Adamcağız; ‘Ey Allah kulu! Benimle alay etme’ deyince, seninle alay etmiyorum, diye cevap verdim.
Sonunda kaya açıldı
Bunun üzerine o, geride bir tek şey bırakmadan hepsini önüne katıp götürdü. Rabbim! Eğer bu işi sırf senin rızanı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar” diye yalvardı. Mağaranın ağzını tıkayan kaya iyice açıldı; onlar da çıkıp gittiler.” (Buhârî, Büyû, 98; Müslim, Zikir, 100).
Görüldüğü gibi bu hadiste ana-babaya saygı ve hürmet, nefsin arzularına sadece Allah korkusundan dolayı hakim olabilmek ve kul hakkına saygı göstermenin değerine işaret edilmektedir. Ayrıca sadece Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yaptığımız samimi davranışların sıkıntılı zamanlarda dua vesilesi yapılabileceği de anlaşılmaktadır.

BURSA EMİR SULTAN CAMİİ

Emir Sultan Camii 15. yüzyılda Yıldırım Bayezid’in kızı Fatma Hatun tarafından kocası Emir Sultan adına inşa ettirilmiştir. Bursa’nın en önemli mimarilerinden olan Emir Sultan Camii, Yıldırım ilçesinde bulunmaktadır. İlk yapıldığında kubbeli olan camiiye 1507 yılında, avlu ve 3 kubbeli revak eklenmiştir. 1795 yılında tamamen yıkılmış olan camiyi, 1804 yılında III. Selim aynı planla yeniden inşa ettirmiştir. 1855 yılında depremden zarar gören camii, 19 yüzyıl içerisinde tamir edilerek yıkılmaktan ve harap olmaktan kurtarılmıştır.
Cami sekizgen bir kasnak üzerine ve tek bir kubbeye sahiptir. Kuzey cephe köşelerinde kesme taşlardan birer minaresi vardır. Revaklar ile çevrili avlusunun ortasında şadırvan, güneyinde cami, kuzeyinde türbe ve ahşap odaları yer almaktadır. Caminin içi yeterince geniş ve aydınlıktır. Caminin duvarlarında 40 adet pencere bulunmaktadır. İznik ve Bursa’da yapılmış olan dört köşe pencerelerin etrafı çok defa mukarnaslar ile işlenmiş ve üstüne Rumi süslemeler yapılmış olan Emir Sultan Camii’nin mihrabı 17. yüzyıla ait çinilerle yapılmıştır.
Caminin yanında bulunan hamam, dikdörtgen şekilde inşa edilmiştir. Kare biçiminde olan soğukluğunun ilk yapıldığında üzerinde kubbe varken, daha sonralarında bu bölüm düz çatılı bir görünüme dönüştürülmüştür.

Peygamberimizden bir hatıra

Uhud Savaşı’nda düşmanlar Peygamber Efendimizin etrafını çevirmiş, ona iyice yaklaşmıştı. İşte bu sırada kafirlerden biri bir taş fırlattı. Bu taş, Allah’ın sevgili elçisinin mübarek dişini kırdı, başındaki miğferi parçaladı. Miğferin iki halkası mübarek yanağına saplandı. Kumandan sahâbî Ebû Ubeyde b. Cerrâh, o halkaları dişleriyle çıkarmaya çalışırken iki ön dişini kırdı.
Öte yandan Hz. Ali, kalkanıyla yaranın üzerine su döküyor, Efendimizin kızı Hz. Fâtıma, babasının yüzünden akan kanları yıkıyordu. Suyun yarayı daha çok kanattığını görünce, bir hasır parçasını yakıp külünü yaranın üzerine döktü ve kanı böylece dindirebildi.
Bu manzarayı derin bir üzüntüyle seyreden ashâb-ı kirâmın gönülleri paramparçaydı. Kâinâtın Efendisinin, bakmaya kıyamadıkları yüzünün hali onları perişan etmişti. Bu manzaraya daha fazla dayanamadılar:
“Yâ Resûlullah! Şu kâfirlere beddua etseniz!” dediler.
Elbette olanlar karşısında Efendimiz aleyhisselâmın da gönlü yaralı ve kırgındı. Buna rağmen kâfirlere beddua etmesi isteğini şu sözlerle geri çevirdi:
“Ben insanları, Allah’ın rahmetinden uzaklaştırmak için gönderilmedim.
Onları Allah’ın yoluna davet etmek ve âlemlere rahmet olmak üzere gönderildim.
Allah’ım! Kavmimi doğru yola ilet! Çünkü onlar (senin birliğini, benim peygamberliğimi) bilmiyorlar” (Müslim, Cihâd 104).

Hz. Peygamber’in kızı Hz. Rukiyye

Hz. Rukiyye Allah Resûlü’nün Hz. Hatice’den doğan çocuklarının üçüncüsüdür. Annesi ve kız kardeşleriyle birlikte müslüman oldu. Peygamberlikten önce Ebû Leheb’in oğlu Utbe ile nikâhlandı ancak henüz düğünü yapılmadan Leheb sûresinin nâzil olması üzerine ayrıldı. Hz. Rukiyye daha sonra Hz. Osman ile evlendi. Müslümanların Mekke’de dinlerini yaşamaları zorlaşınca ilk kafileyle birlikte Habeşistan’a gittiler. Resûl-i Ekrem henüz Mekke’de iken Habeşistan’dan döndüler ve ardından Medine’ye hicret ettiler.
Hz. Rukiyye ilk çocuğunu kaybetti. Daha sonra doğan oğluna Hz. Peygamber, Abdullah adını verdi. Abdullah, henüz iki yaşındayken öldü. Hz. Rukiyye, Hz. Peygamber’in Bedir Savaşı’na hazırlandığı günlerde rahatsızlandı. Hastalığı ağırlaşınca Allah Resûlü, Hz. Osman’a eşinin yanında kalmasını söyledi, o da bu yüzden Bedir Savaşı’na katılamadı. Savaş devam ederken yirmi iki yaşında Medine’de vefat eden Hz. Rukiyye’nin cenazesini Ümmü Eymen yıkadı, cenaze namazını Hz. Osman kıldırdı. Medine’ye Bedir zaferinin müjdesi geldiğinde Rukiyye, Bakî Mezarlığı’na defnedilmekteydi. Bu sebeple sevgili babası Peygamber Efendimiz onun cenazesinde bulunamadı.

Hz. MUHAMMED’DEN BİR DUA
“Allah’ım! Bana öğrettiğin ilim ile beni faydalandır, bana fayda verecek ilmi öğret ve benim ilmimi artır. Her hâl üzere Allah’a hamd olsun. Cehennem ehlinin halinden Allah’a sığınırım.” (Tirmizî, Deavât, 129)

?
Bir hadis
“Kişiyi ölürken üç şey uğurlar: Sevdikleri, malı ve yaptıkları. İlk ikisi geri döner ve o yaptıkları ile baş başa kalır.” (Buharî, Rikak, 42).
?

?
Bir ayet
“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.” (el-Bakara 2/168)
?

?
İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin.”
?