Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gerçeği, orasından burasından çekiştirmeden, eğmeden, bükmeden kabul edelim:
Telekom forma sponsorluğunu bıraktı.
Bunun finansal anlamı, toplam 35 milyon Euro’luk desteğin, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor formalarından çekilmesidir. Şimdilik kaydıyla söyleyelim, çekilen markanın yerini alacak hevesli bir babayiğit firma da ufukta görünmemektedir.
İletişimden otomotive, gıdadan beyaz eşyaya, oradan enerjiye... Ekonominin dev aktörleri, yavaş yavaş Türk sporundan uzaklaşmaktadır..
Kavganın bir parçası olmak istemediği için ilk çekilen Ülker’in boşalttığı alana giren olmadığı gibi, peşinden çekilenler de ciddi bir sorunun çanlarını çalmaktadır.
Dahası, biraz daha geriye çekilerek olayın bütününe bakıldığında sponsor markalar sporun önemini ve değerini yok saymamakta, tam aksine o değerlerin hem geri dönüşünü hem de önemini bilerek davranmaktadır.
Beko’nun yıllarca adını verdiği Türkiye Basketbol Ligi’ni bırakıp Barcelona’nın formasında kol kapağına yerleşmesi, dikkate alınması gereken bir örnektir. Finalin son maçı oynanamayan ve salonda bitmeyen bir lig, değerinden çok şey kaybetmiştir. Öncelikle de isim babasını!

Haberin Devamı

Sürekli kavga halindeler

Futbolumuza ve kulüplerimize baktığımızda manzara daha da ürkütücüdür.
Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor, birbirleriyle sürekli kavga halindedirler. Kavganın unutulmasına, ortamın yumuşamasına, suların durulmasına asla izin vermeden, çatışma gündemini akıl almaz bir maharetle (!) yenileyerek taraftarları önünde kahramanlığa soyunmaktadırlar.
... Ve formalar boş kalmaktadır.
Aralarındaki kavgayı da bir yana bırakırsak... Fenerbahçe de Trabzonspor da UEFA önünde davalı - davacı/ sanık durumunda kalmıştır. Galatasaray vergi ve finans sorunları nedeniyle ihtarı yemiş, transfer yasağının kıyısına kadar gelmiştir. Aynı vartaları da Beşiktaş güçlükle atlatmıştır.
Buradan bir ders çıkartmak gerekirse: Sponsorlar sorunlu formalardan kaçmaktadır.
Sporun rekabetine katkı sağlarken kavganın içinde yer almayı reddetmektedir. Kuralların, ilkelerin dürüstçe paylaşılmasını beklemekte ve çoğunlukla hayal kırıklığına uğramaktadır. Markalarının kavga ve çatışma ile özdeşleşmesinden, nefretle anılan formaların zemininde yer almasından zarar gördüklerini düşünmektedir.
Daha temiz, daha ahlaklı, daha dürüst ve daha tutarlı spor için sessiz ama etkili mesajlar vermektedirler. Bu mesajları yok saymak, duymazdan gelmek, taraftara sığınarak yiğitliğe toz kondurmamak çare midir? Hayır, çare değildir!
Çare, susmak ve arınmaktır!

Haberin Devamı

Beşiktaş golleri atarken

Hazırlık maçlarında en beğendiğim Beşiktaşlı Mustafa Pektemek oldu. Hem attığı goller, hem de kaybettiği zamanların acısını çıkartmak için harcadığı olağanüstü emek ve çaba için onu kutluyorum. Cenk Tosun da kendine uygun bir yer ve görev arayışında. Gün geçtikçe daha da ısınacak. Yine de Demba Ba olmadan bu takım hakkında konuşmak zor! Bilic, Senegalli oyuncuyu acilen forma sokmalı, takımla oynatmalı ve sisteme dahil etmelidir. Beşiktaş’ın zorluk derecesi yüksek Feyenoord maçlarından güler yüzle çıkması için çare, Demba Ba’dır!

Haberin Devamı

Güvener’in itibarı

2016 Avrupa Şampiyonası’nın adaylık kampanyasında usule aykırı alımlar yaptığı iddiasıyla Mahmut Özgener tarafından görevine son verilen TFF Genel Sekreteri Ahmet Güvener, yıllar süren hukuk mücadelesinden aklanarak çıktı. Mahkeme TFF’nin Güvener‘e tazminat ödemesine hükmetti.
Elbette kararın temyiz aşaması da var, beklenecek. Bu sabırlı bekleyişin sonunda TFF’nin sadece tazminat ödemekle kalmayıp bir şekilde Güvener’in itibarını da iade etmesini beklerim ben. İlle de genel sekreterlikle değil. Konu futbolsa, onun yapacağı çok iş var!

Denizli haklı çıktı

Önder Özen’in Beşiktaş Futbol Direktörlüğü görevinden istifası, yaşanan karanlık öykülerin yanı sıra bir gerçeği ortaya koydu: Türkiye’de “futbol direktörlüğü” projeleri tümüyle iflas etmeye mahkumdur. Bunu söyleyen ilk kişi Mustafa Denizli idi. O, gerçeği görmüştü. Biz de devam edelim: Bu sistemde hangi kulüp olursa olsun, yöneticiler iktidar güçlerinin bir kısmını dahi devretmezler, kimse ile paylaşmazlar. Böyle bir deneme onların kendi kendine “Acaba işlevsiz miyim? Benim burada işim ne?” sorularını sormalarına, bir tür depresyon geçirmelerine neden olur. İşte en iyi örnek Önder Özen ve Beşiktaş’tır. Artık kimse denememelidir.