Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hayır, kabuk bağlamış yarayı yeniden deşmek istemiyorum. Bunun hiç kimseye yararı yok.
Ama o yara kenarda kuruya dursun yeni bir yara açıldı Milli Takım’da.
Teknik Direktör Fatih Terim’in ilan ettiği Brezilya ve Kazakistan maçlarının aday kadrosunda Gökhan Töre var, Hakan Çalhanoğlu ile Ömer Toprak yok!
Bu ülkenin evlatları, Bayrak Takım’da bir araya gelemiyorsa, ne zaman birleşecekler, nerede barışacaklar?
Bilmiyoruz.
Çözemediğimiz sorunu yine bir kenara bırakıp zamanla o yaranın da kabuk bağlamasını bekliyoruz.
Teknik Direktör Fatih Terim, Gökhan Töre ile iki futbolcu arasındaki o tuhaf ve ayıp olayın yarattığı tartışma ortamında medyayı suçlamıştı geçen ay. Gazetecilerin annelerle babalarla konuşarak sorunları “kaşıdığını”, yaraları “kanattığını” ima etmişti. Şahsen bu söylemlerden meslektaşlarım adına incindim. Ortada bir sorun vardı ve medya “Hakan ile Ömer bir daha Gökhan ile aynı takımda (Milli Takım’da) beraber olmayacak” iddialarını aydınlatmaya çalışıyordu. Hakan’ın babası konuştu, Hoca gazetecilere kızdı.
Ekim’in 9’unda öfke ve sitem dolu sözlerinin arasında bir mesaj da vardı: “Bu forma bizim, bu forma dünyadaki Türklerin forması. Onun için bu formayı isteyenler giyecek, çağırılmadığı için üzülenler giyecek. Rica ile forma verirsem, beni çarmıha gerin!”
Bir ay sonra gördük ki isteksiz görünen Hakan ile Ömer, Milli Takım aday kadrosunda yok. Hoca, onlara rica etmemiş. Anlaşılıyor ki sorunu da çözememiş.
Oysa sorunun çözülmesi gerekiyordu. Fatih Terim’in hem gücü, hem etkisi, hem de yetkisi vardı. Olmadı.
Fatih Hoca, dün iki futbolcuyu da evladı gibi gördüğünü tekrarlayarak “Benim tercihim böyle” dedi ve şimdilik noktayı koydu.

Haberin Devamı

Egoları sıfırlamak...

Hakan Çalhanoğlu ile Ömer Toprak’ın Milli Takım’a çağırılmaması, özellikle Almanya’daki Türk futbolcu kaynağımızı olumsuz etkileyecektir. Yıldıray Baştürk’ün 2008’de yaşadığı “kırılma”dan sonra bu yıl “tercih” olarak ifade edilen karar, gelecekte genç gurbetçiler üzerinde bir “küskünlük” ve “kopma”ya yol açabilir.
Terim’in bu sorunu “acilen” çözmesi gerekiyor. İşe “ego”ları sıfırlayarak başlamak barışın en vazgeçilmez koşuludur. Bekliyoruz.

Haberin Devamı

Bilic’in zor seçimi

Başakşehir Belediyespor karşısında elde ettiği galibiyet, Beşiktaş’ın iki yenilgiyle yaşadığı makus talihini nihayet yendiğini gösteriyor.
Gökhan, Olcay ve Veli’nin cezaları nedeniyle oynamadığı maçta Slaven Bilic, doğal olarak Sosa, Kerim ve Cenk Tosun’a görev verdi. Yenik düşmelerine rağmen harika bir geri dönüşle kazandılar. Bu olumlu sonuç, sevinç ve heyecanın yanında başka gerçekleri de gündeme getirdi.
Beşiktaş’ta ciddi ve kaçınılmaz bir rotasyon gerekiyor. Kadro derinliğinin uygun biçimde değerlendirilmesi, iç rekabet ortamının ısıtılması elbette hem başaryı getirir, hem de bazı sıkıntıların göze alınmasını gerektirir. Slaven Bilic bunları yapacak mı? Yoksa kolay yoldan bilinen ezber kadroları mı oynatacak?
Bekleyip göreceğiz.

Yıldırım öfke

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, sezon başında samimi bir sohbet ortamında siyasetçilerin de tribünlerdeki tepkilere hoşgörü ile yaklaşmasını önermişti. Ali İsmail Korkmaz için atılan sloganları, gençliğin heyecanına, demokratik hayatın özgürlük anlayışına bağlamıştı.
Bunları TV’den izleyince Başkan’ın sevecen ve samimi hallerini sevdiğimi fark ettim. Ne yazık ki o sempatik durum fazla sürmedi. Fenerbahçe Başkanı, tribünlerde sık sık Alex de Souza ve Ersun Yanal sloganları atarak mevcut yönetime muhalefet eden Genç Fenerbahçeliler Grubu’na aynı hoşgörüyü göstermedi. Önce İBB ile oynanan voleybol maçında “kimlik fotokopisi” zorunluluğunu ileri sürerek GFB’yi bir anlamda salon dışında bıraktı. Ardından Saracoğlu Stadı’nda muhalif sloganların atıldığı bölümden 443 kombineyi iptal etti.
Bu öfkenin hangi yetkiye dayandığını anlayabilmiş değilim. Başkan, toptan bir anlayışla müşteriye dönüştürdüğü taraftarları bir anda cezalandırıyor. Arada kuruların yanında yaşların da yanacağını hiç hesaplamıyor.
3 Temmuz süreciyle ilgili olarak hukuk savaşı veren Aziz Yıldırım’ın, attığı adımlarda da hukuka saygılı bir tutum izlemesi gerekmez mi?