Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, takımının deplasmanda Gaziantepspor’u 5-0 yenmesinden sonra basın mensuplarına ayak üstü açıklama yaparken, neşesini, mutluluğunu ve keyfini değil, “medyatik” öfkesini, dile getiriyor.
Öyle bir öfke ki bu, kendi kontrol alanını aşıyor. Medyanın sporda, siyasette ekonomide bittiğini ilan ediyor. Kendisinin doğruları dile getirdiğini, ama bunları medyanın desteklemediğini söylüyor.

SAYGISI KALMADI

En önemli çıkışı da Hürriyet Gazetesi’ne... Başkan’a göre Hürriyet resmen Fenerbahçe düşmanlığı (!) yapıyor. Yakında orada çalışan ve kendisine düşmanlık yapanların adlarını da açıklayacağını belirten Başkan, sonunda hükmünü koyuyor: “Sizin artık gazete kağıdınızdan başka bir şeyiniz yok!”
Fenerbahçe Başkanı, 1998’de göreve seçildiği zaman, vizyon ve enerji sahibi gerçek bir spor adamıydı. Tevazu, hemen her davranışına damga vurmuştu.
Yıllar geçtikçe vizyonundan ve enerjisinden hiçbir şey kaybetmediğini gördük. Tam aksine sportif başarılarla, hemen her alanda kazanılan şampiyonluklarla Fenerbahçe hem sportif anlamda büyüyor, hem de ekonomik alanda -borca rağmen- sürdürülebilir bir büyüme grafiği sergiliyordu.
Bence en önemli başarısı, Fenerbahçe’yi gerçek anlamda “olimpik” bir kulübe dönüştürmesiydi. Fenerbahçe sadece futbolda değil, basketbolda, boksta, atletizmde, voleybolda, masa tenisinde, yüzmede gerçekten dev hamleler yapıyor, eşsiz başarılar kazanıyordu. Dahası, Pekin 2008 ve Londra 2012 Olimpiyat Oyunları’na kadın/erkek en çok sporcu gönderen kulüp de Fenerbahçe idi. Gamze Bulut’un, 1500 metrede Aslı (Çakır Alptekin) ablasını rahatça geçeceği halde ona adeta yol vererek gümüş madalyaya razı olması da sadece Fenerbahçelilerin değil, ülkedeki tüm sporseverlerin alkışını hak edecek örnek bir başarıydı.
Evet, Fenerbahçe olimpik bir kulüptü ama, ne yazık ki başkanı olimpizmin temel ilkelerinden her geçen gün biraz daha uzaklaşıyordu.
Tevazu, yerini inanılmaz bir kibire bırakmış, 3 Temmuz travmasının tahribatıyla öfkesi büyümüş, herkesten saygı bekleyen ama hiç kimseye, hiç bir kuruma saygısı kalmayan bir başkana dönüşmüştü Aziz Yıldırım.

Haberin Devamı

İYİ Kİ VAR BAŞKAN

Haberin Devamı

Canı sıkıldıkça medyaya şamar oğlanı muamelesi çeken, muhabirden yazara, genel yayın müdüründen kameramana, program yapımcısından yorumcuya kadar hemen herkese ayar vermeyi alışkanlık haline getiren bir başkan portresi ile karşı karşıyayız şimdi.
Tam da dediği gibi... Elimizde gazete kağıdından başka hiçbir şey yok!
Ama o gazete kağıdı, iyi ki var Başkan... Öyle olduğu için bu ülkede sizin de muhatap olduğunuz hukuksuzluklara ilk önce medya karşı çıktı. Yaşadığınız drama önce gazeteciler tanıklık etti. Bu anlamda hak ettiğinizin de üzerinde destek ve anlayış gördünüz... Gazetecilerden... Yani “bitmiş” dediğiniz medyadan. Tek kalıp bir medya da yok üstelik. Hiçbir zaman da olmayacak. Sizi irdeleyenler, eleştirenler, yerenler ve övenler olduğu kadar hakkınızı savunanlar da, suçlayanlar da olabilir. Bunlara alışmalı ve saygı göstermelisiniz.
Unuttuğunuz saygıyı size medya anımsatabilir.
Radyolarda, TV ekranlarında, internet sitelerinde, bloglarda ve...
... Gazete kağıtlarında, yani!

Haberin Devamı

Süper Lig Futbolcu Uygunluğu

TFF’nin dün yayınladığı Süper Lig Futbolcu Uygunluğu statüsü, neresinden bakarsanız bakın tam anlamıyla Fatih Terim Manifestosu’nun yeni ve beklenen versiyonu. Ayrıntılara girmeden Fatih Hoca ile yaptığım görüşmeyi, onun söylediklerini aktarayım buraya:
“-Bu yönetmelikle her zamanki düşüncemiz pratiğe geçiyor. Yasaksız, teşvik eden bir yönetmelik bu. Yabancıyı 14’e kadar lig kadrona alabiliyorsun. Ama yerli oyuncuda sınır yok. Böylece yerli oyuncunun da çalışma, yurt dışına transfer yapma imkanı açılıyor. Dahası, bu uygulamalarla çok yakında Avrupa’nın büyük endüstriyel ligleri ile Süper Ligimiz arasındaki mesafe de kısalacak, entegrasyon hızlanacak!”
Bu statü beni heyecanlandırdı. Terim ve ekibini kutluyorum.

Özgecan’ın gelinliği

Özgecan Aslan, yıllardır sürüp gelen kadın cinayetlerinin unutulmaz kurbanları arasına katıldı.
Üniversitede psikoloji öğrenimi görüyordu. Amacı insanları anlamak ve sorunlarının çözümünü onlara anlatmaktı.
Heyhat!... Masumiyetinin karşılığında hunharlık gördü. Canını bıçakla aldılar, bedenini ateşle yok etmek istediler.
Ülkedeki öfke ve nefret, sporun vicdanında da dile geldi. Çarşı Grubu, Mersin İdmanyurdu takımı, Vakıfbank voleybol takımı, Fenerbahçe, Eczacıbaşı... Onlarca kulüp, yüzlerce sporcu acıyı,nefreti ve protestoyu farklı tablolarla sergiledi. TT Arena’da çalınan şarkı da anlamlıydı: “Masum değiliz hiç birimiz!”
Tüm bu duygu patlamaları karşısında saçmalayanlar, susanlar da vardı elbet.
Eksikliğini hissettiğim en önemli tepki de TMOK’dan gelmesi gerekendi.
Olimpik Hareket’in ortağı olan Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, olimpik hareketin amaçlarından, en önemlisi olan “kadın hareketinin gelişmesi”ni atlamış görünüyordu.
Dün sabahtan akşama, ülkenin hemen her yerinde kar yağdı...
Galiba doğa, Özgecan’a gelinliğini giydiriyordu.