Futbol üzerine teknik, taktik ya da dramatik kitap yazacak olanlara dünkü maçın kayıtlarını incelemelerini, teknik direktörler ve futbolcularla ayrı ayrı konuşmalarını öneririm. İyi bir belgesel ya da roman ortaya çıkabilir.
Benim bu romandan ya da maceradan çıkardığım da şudur: Oynayan değil, atan kazandı!
Maçın ilk görüntüleri, bir gün önce Galatasaraylı Serdar Aziz’i hatırlatırcasına dün de Robin van Persie’nin beklenmedik biçimde sakatlanarak 11. dakikada yerini Moussa Sow’a bırakarak dışarı çıkmasıydı. Üzüldük elbette, geçmiş olsun!
Ancak daha soğukkanlı bir değerlendirme yapacak olursak, Moussa Sow’un oyuna girişini bir tür “vaka-yı hayriye” (hayırlı olay) diye nitelendirmek de mümkündür. Son iki maçın 18’ine katılmayan, dinlenen ya da tedavi gören Robin van Persie -bize göre- oynasa da maçı taşıyamayabilirdi. Daha ağır ve tehlikeli biçimde sakatlanabilirdi. Onun yerini yumuşak adaleleri, çabukluğu ve fırsatçılığıyla Moussa Sow alınca skor şansı arttı.
Oyun karşılıklı meydan okumalarla başladı. Gençlerbirliği en az 4-5 kişiyle atağa kalkıyor, ancak en çok birer saniyelik zamanlama hatasıyla pozisyonları harcayıp topları kaptırıyordu. Fenerbahçe Lens ve Volkan Şen’le kanatlardan yüklendi. Bu ataklara Şener ve Hasan Ali de katıldılar. Ne var ki onlar hücuma çıkarken Serdar Gürler, İrfan Can Kahveci ve Aydın Karabulut kaptıkları toplarla inanılmaz kontralar sergilemeye başladılar. Fenerbahçe Sow ile ilk golü bulduğunda film tersine döndü. Khalili, Serdar (2), İrfan Can Kahveci ve Aydın Karabulut’un yarattığı şut bombardımanına Fenerbahçe tek kişilik ordu VOLKAN ile direndi. Volkan’ın inanılmaz kurtarışları, kornere çeldiği toplar, kariyerinin belki de en unutulmaz maçlarından birini ortaya çıkardı (Bu maçı seyrettiyse Muslera’nın neler hissettiğini de öğrenmek isterim).
Fenerbahçe golü bulunca, kendi kalesine yaslandı... Bugüne kadar öne geçen rakiplerinin yaptığını yaptı. Üzerine abanan Gençlerbirliği’ni Volkan’la durdurunca kontrataklarla karşı kaleye gitti. Çünkü böyle bir oyunda da eli çok kuvvetliydi.
Ümit Özat ve ekibini kutlamak gerekir... Zira dünkü oyunlarına her babayiğit dayanamazdı.