Süper Lig kulüplerinin borç toplamı 3 milyar 419 milyon TL... Son 20 yıla baktığımızda kulüp gelirlerinin “patlayan yayın gelirleri başta olmak üzere” akıl almaz biçimde arttığını, buna karşılık borçların da gelir artışıyla yarışırcasına geometrik bir diziyle batma noktasına kadar gelip dayandığını görüyoruz.
Elbette sürdürülebilir bir durum değil bu! Çaresini bulmak gerekiyor.
İçeride, hadi neyse borcu borçla kapatarak vadeleri uzatmak, yeni anlaşmalar yaparak gelecekteki gelirleri şimdiden tüketerek kör - topal yola devam etmek kolay. Bugüne kadar yaptıkları da o! Biz bıçağın kemiğe dayanmasını erteleye duralım; UEFA, “Finansal Fair Play” ilkeleri ile bastırmaya başladı.
Muhasebe kayıtlarını düzgün biçimde tutup açıklayamayan, futbolcusuna zamanında ödeme yapamayan, antrenör tazminatlarıyla ilgili davalarda CAS’ın kapısını aşındıran kulüplerimiz, artık transfer yasaklarıyla, transfere ayıracakları bütçesinin sınırlandırılmasıyla, ya da UEFA’nın düzenlediği Avrupa Kupaları’na katılmaktan men edilme yaptırımlarıyla karşı karşıya kalıyor.
Süper Lig A.Ş ve söz hakkı
Kulüplerimizin hiç de hesaplamadıkları, ön görmedikleri, nasıl olsa kongrede iyi niyetli üyelerin vereceği ibra oylarıyla da durumu kurtaramayan yeni bir sorun bu.
İyi ki UEFA’nın yarattığı sorunlar var. Hiç değilse, bütçe disiplini, kaynakların geliştirilmesi, transfere daha gerçekçi gözlerle bakılması gibi yararlı etkileri oluşuyor.
Öte yandan 3 milyar 469 milyar liralık borcun kağıt üzerindeki koşullara göre kapatılması ise hemen hemen imkansız görülüyor. O nedenle işte, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın kulüp borçlarını “yeni bir yapılandırma ile” kayıt altına alıp tasfiye edecek bir plan üzerinde çalıştığını duyuyoruz. Bu çalışma, Türkiye Futbol Federasyonu, Kulüpler Birliği Vakfı ve Spor Bakanlığı ile yürütülen Gençlik ve Spor Kulüpleri Yasa Tasarısı hazırlıklarıyla paralel olarak kulüplerin talebi üzerine yürüyor. Kulüpler, Süper Lig A.Ş.’yi kurarken en başta yayın ihalesi olmak üzere birçok gelir kaleminin oluşmasında daha etkin biçimde söz sahibi olacaklar. Borçların kapatılması ise en azından Sayın Bakan’ın çabalarıyla “Devlet”in “Babalığı”na bırakılacak gibi. Bilgiye değil, tahmine dayalı bir şey söyleyeyim: Spor Bakanı’nın Maliye ile anlaşması halinde borçlar bir devlet bankasının da içinde yer alacağı bir konsorsiyumla yapılandırılacak. Böylece UEFA- FFP ilkelerine uygun yeni bir çerçeve çizilecek.
Buraya kadar hepsi iyi ve güzel... Ama bir de şu var: Olimpik Hareket’in amaçlarından en önemlisi, sporcular, yöneticiler, hakemlerin, kulüplerin ve federasyonların “hiçbir dış etki altında kalmaksızın” kendi kendilerini özgürce yönetmesidir. Kaldı ki Birleşmiş Milletler de 2014’de “Sporda Otonomi”yi tanımıştır. Böyle bakınca kulüplerin devlete, devlet adamlarına ve siyasete neden bu kadar bağımlı hale geldiği de ayrıca düşünülmeli! Endüstriyel spor tamam da, sporun ruhunu da unutmamak gerekiyor!
Örnek Amigo: Paşalı Birol