Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Madalya törenleri bitti. Hayal kırıklığı ya da sınırlı sevinçlerle yaşanan 2016 Rio Olimpiyat Oyunları’ndan sonra şimdi kürsüden inip ayağımızı yere basmanın zamanı.

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın Olimpiyat Oyunları öncesinde tüm federasyonları uyararak “Biraz sportif başarıya yoğunlaşsınlar” çağrısı, Rio sonrasında “Başarısız federasyonlar istifa etsin” talebine dönüştü.

Spor teşkilatında başarının karmaşık kriterleri var. Sadece olimpiyat madalyası kazanmak tek ölçü değil. O spor dalında kaç sporcu yetiştiriliyor, kaçı ilk kez uluslararası yarışlara katıldı? Orada elde edilen başarının ölçüsü nedir? Gelecek adına stratejik planları var mı? Bu planlar doğrultusunda ilerleme var mı? Bu soruların sayısı çok fazla. Bütçe/hedef/gerçekleşme oranları da değerlendirme kapsamında.

Haberin Devamı

Değerlendirme nasıl yapılıyor?

Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 5 kişilik “Değerlendirme ve Geliştirme” Komisyonu var. Komisyon olimpiyat öncesi başlattığı çalışmalarını olimpiyat performanslarını da katarak önümüzdeki günlerde sonuçlandıracak. Spor Bakanı Kılıç’ın önüne bir liste konacak ve Kılıç’ın önceden yaptığı çağrı anımsatılarak “başarısızların” istifası beklenecek.

Bu noktada tartışılacak sorunlar var. Bağımsız spor federasyonları olarak tanımlanan 58 federasyondan çoğu kendi genel kurullarında seçimle işbaşına gelmiş başkan ve yöneticiler tarafından yönetiliyor. Böyle bir sistemde başkan ve yönetim değişikliklerinin genel kurul iradesi dışında “bakanlık talebiyle” gerçekleştirilmesi bir çelişki. Ne var ki bu federasyonlar her ne kadar adları bağımsız da olsa devletin verdiği bütçelerle faaliyet gösteriyor. Bir Fransız deyişindeki gibi “Altını olan kuralı koyar!”. Böylece devletin patronajı endirekt yoldan da olsa hayata geçiyor.

Türkiye Rio’da dağıtılan 316 madalyanın 70’ine talip olan bir kadroyla Olimpiyat Oyunları’na katıldı. 1 altın, 3 gümüş, 4 bronz madalya ile spor tarihimizin en verimli (!) oyunlarına tanık olduk. Ama madalya tablosuna bakarsanız, 41. sıra hiç de tatmin edici görünmüyor. Bunun adı “başarısızlık”! Federasyonların yüzde 70’i sınıfta kalıyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı, Rio’da elde edilen 8 madalyayı farklı yorumluyor. Bakanlık kulislerinde yankılanan ses şu: “Bu madalyaları almasaydık, bu kadar keskin bir tavır takınamayabilirdik. Kamuoyu şimdi daha duyarlı daha anlayışlı ve daha iyisini talep etmeye hazır!”

Haberin Devamı

Devlet önümüzdeki yılın bütçesinde federasyonlara 333 milyon liralık bir kaynak ayırmayı hedefliyor. Bu kaynağın paylaşmında ve dağıtımında federasyonların stratejik planları etkili olacak. Rio öncesi federasyonlara 40 milyon liradan fazla “hazırlık” parası verilmiş. Desteklerin 61 milyona ulaşacağı bildiriliyor. Bu hesaba göre bizim madalyalar hiç de ucuz (!) değil!

İstifa çağrısının yarattığı bir başka tartışma da şu: Bakanlığın taleplerine uygun olarak istifa edenler, genel kurulda aday olup yeniden seçilirse ne olacak?

Ne olacağını tahmin etmek hiç de zor değil! O federasyonların işi hiç de kolay olmayacak!

Karşı görüş

Görevi bırakması beklenen federasyon başkanlarından biriyle konuştum. Sorumlusu olduğu spor branşının olimpiyat oyunlarında ilk defa kota aldığını, ilk kez bir Avrupa Şampiyonu çıkardığını söyleyerek “başarılı” olduğunu beyan ediyor. Dahası Türkiye’de fazla bilinmeyen o spor dalının malzemesiz, tesissiz, doğadan yararlanarak ülkeye yaydığını gelecekten çok umutlu olduğunu söylüyor. Bakanlığın çağrısı bir gönül kırıklığı yaratmış. Bir çok federasyonun Rio sonrası bir rapor hazırlayarak kendini ifade etmesi gerektiğini söylediğimde Başkan, “Bizden öyle bir şey istenmedi” diyor. İlle de istenmesi mi gerekirdi? Siz kendinizi ifade etmezseniz, birileri gelir - maalesef - ifadenizi alır!

Haberin Devamı

Seviyorum, küsemiyorum!

A Milli Futbol Takımımız’ın 2018 Dünya Kupası elemeleri başlarken yarattığı, heyecana ve gerilime bakar mısınız?

6 futbolcu, kadroya çağırılmadı. Euro 2016’daki performans düşüklüğünün faturası bir anlamda onlara kesildi. Gerçi Teknik Direktör Fatih Terim dönüşte istifa ettiğini, kabul görmediğini söyledi ama, yine de cezayı hocanın verdiğini gördük.

Arada Barcelona’da formunun zirvesine çıkan Arda’nın da bulunması, tartışmaları, suçlamaları ve öfkeleri artırıyor. Gerilim medyaya da sıçrıyor. Sevdiğim, beğendiğim, yeteneklerine saygı duyduğum arkadaşlar neredeyse birbirinin gözünü oyacak. Biri soru sorduğu için suçlandığını söylüyor. Öteki Hoca’nın verdiği yanıtlara rağmen “Bu futbolcuların neden alınmadıklarını bilmiyoruz” denmesine isyan ediyor. Bu arada Terim cephesinden haber servisiyle beslenme suçlamaları da çok çirkin. Acaba suçlamayı yapan arkadaşlar hangi cepheden besleniyor?

Yetenek laneti, güç zehirlenmesi, ego şehveti hem futbolumuzu hem de medyamızı sarmış durumda.

Tanrı aşkına, her milli maçta kavga etmek durumunda mıyız arkadaş?

Çok kırıldım, hepinizi seviyorum... Maalesef size küsemiyorum!