Kültür Sanat Bellek deyip geçme!

Bellek deyip geçme!

20.07.2010 - 22:25 | Son Güncellenme:

Neden unuturuz? Neden hatırlarız? Bellek nedir? Kaç türlü bellek vardır? Schacter, “Belleğin İzinde” adlı 10 bölümlük incelemesinde, Proust’tan Marquez’e, Freud’dan günümüz bulgularına belleğin izini sürüyor.

Bellek deyip geçme

Bir sabah uyanıyorsunuz ve anılarınız yok! Ne yapar, ne hissedersiniz? Müthiş bir özgürlük ve açlık duygusu duyar mısınız örneğin? Düşünün, yaşam, beyaz bir sayfa gibi yeniden önünüzde açılıyor. Her şeyi yeniden, yeniden tecrübe etmek. Yeni bir benlik, dolayısıyla yeni bir kimlik edinmek. Şahane mi, facia mı? Evet, böylesi bir durum karşısında dehşete mi kapılırsınız yoksa elde edilmesi neredeyse imkansız bir fırsat gibi mi değerlendirirsiniz başınıza geleni?
Harvard Üniversitesi psikoloji profesörlerinden Daniel L. Schacter’in, “Belleğin İzinde: Beyin, Zihin ve Geçmiş” adlı kitabında verdiği örneklere bakacak olursanız, anılarını kaybedenler, aman da nasıl koptuk oh, ohh deyip, zil takıp oynamıyor.

Geri gelen geçmiş
Örnekse, tıbbi literatüre GR harfleriyle geçen 67 yaşındaki şair, ressam, sanat eleştirmeni İtalyan. Bakın neler geliyor başına GR’ın. 19 Mart 1992 sabahı, önce karmaşık bir ruh haliyle uyanıyor. Sağ kolunu oynatamıyor, konuşmakta güçlük çekiyor. Dahası, kim olduğundan da o kadar emin değil. Geçmişi de sanki yok. Akabinde apar topar hastaneye götürülüyor GR. Beyin taramaları, beyninin sol talamusunun hasar görmesine yol açan bir felç geçirdiğini gösteriyor.
Sonra ne mi oluyor? GR, karısını ve çocuklarını tanıyor, adlarını biliyor en azından, ama geçmişi? Onu bilmiyor. Günler, haftalar geçiyor ama belleği geri gelmiyor. Retograd amnezi olarak açıklıyorlar başına geleni. Geriye dönük bellek kaybı! Ne yaptığı resimleri hatırlıyor GR, ne yazdığı şiirleri, ne de yaşadığı şehri, Milano’yu. Çocukluğu, gençliği, hepsi silinmiş. Evet, ikinci elden otobiyografik bilgileri ediniyor edinmesine de; bunlar gerçek anıları değil ki. Gittikçe karamsarlığa ve umutsuzluğa gömülüyor GR. Ta ki, geçirdiği felçten hemen hemen bir yıl sonra, doktorlar kalp pili takmaya karar verinceye kadar. GR’a lokal anestezi yapılıyor. Ve işte o sırada, ameliyat masasında, şaşırtıcı bir biçimde, yirmi beş yıl önce geçirdiği fıtık ameliyatı gözlerinin önünde canlanıyor. Çok geçmeden, geçmiş hayatı bir imgeler ve düşünceler seli içinde geri gelirken, GR bulanık bir anılar denizinde yüzmeye koyuluyor.

Tuhaf vakalar
GR, geçmişine ameliyat masasında kavuşurken, Daniel L. Schacter’ın birebir tedavi ettiği, psikolojik amnezi atağı geçiren Lumberjack (Oduncu) lakabıyla andığı genç hastası ise, hastane odasında “Shogun” adlı diziyi izlerken kavuşuyor. Toronto sokaklarında amaçsızca dolaşırken bulunur Lumberjack. Geçmişini ve kim olduğunu hatırlamayan Lumberjack, konuşmaları sırasında Schacter’a bir kurye şirketinden söz eder.
İpucunu değerlendiren Schacter, kurye şirketiyle görüşür, genç adamın bir yıldan beri orada çalıştığı anlaşılır. Daha sonraki görüşmelerde Lumberjack’in anne ve babasının çocukken kendisine bakmayı reddettiklerini, Lumberjack’i büyükbabasının tek başına büyüttüğü ortaya çıkar. Derken “Shogun”u izlerken, ayrıntılı cenaze ve ölü yakma töreni, Lumberjack’e büyükbabasının bir hafta önce öldüğünü hatırlatır. Büyükbabanın ölümü ve cenaze törenidir Lumberjack’in psikolojik bellek kaybını tetikleyen.
K. adlı vakaya gelince... Schacter, onu şimdiye dek kayda geçmiş en tuhaf amnezi vakalarından biri olarak anıyor. Schacter, K. Vakası’ndan ilk kez 1986’da bir meslektaşından aldığı mektupla haberdar oluyor.

İşe bağlı şiddetli stres
Buna göre, 53 yaşında ve evli olan K., evinde, mutfak zemininde sessiz ve sersemlemiş bir şekilde otururken bulunuyor. Elinde 220 voltluk bir fırının arızalı elektrik devresini tutuyor ama vücudu ne yaralanmış ne de yanmış. K. hastaneye götürülürken ambulansta bir beyzbol sopasıyla kafasına vurulduğu için başının korkunç derecede ağrıdığını söylüyor.
Gerçekten de kafasına beyzbol sopasıyla vurulduğu ortaya çıkıyor K.’nın. Ama tam 14 yaşındayken, küçükler liginde oynarken kafasına yediği bir darbe bu. 1945 yılına geri dönen K., 14 yaşından sonra başından gelenleri hatırlamıyor, eşi ve çocuklarını tanımadığı gibi, babasının öldüğü haberiyle dehşete kapılıyor, aynadaki görünümü karşısında nasıl şaşkınlığa uğradıysa annesinin fotoğraflarında yaşlı gözükmesini de kabullenemiyor. K.’yı 1945’e geri götüren neden, işe bağlı şiddetli stres olarak belirleniyor.
Son söz olarak söylersek, Schacter, 10 bölümlük nefis incelemesinde, Proust’tan Marquez’e, Freud’dan günümüz bulgularına belleğin izini sürüyor. Böylece, yüzlerce vakanın da eşlik ettiği açık bellekten örtülü belleğe, hatırlama süreçlerinden olmayan anılara, şimdiyi ve geçmişi kodlamalardan kaybolan izlere, çarpıtılan anlardan sisin içindeki adalara zorlu ama son derece ilginç bir yolculuğa çıkartıyor okurunu.