Kültür Sanat Bizim 'öteki’ kadınlarımız...

Bizim 'öteki’ kadınlarımız...

21.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yeşilçam filmlerinin en renkli karakterleridir onlar... Hem kızarak hem çok eğlenerek izlenen, âşıkların ayrılmasına, yuvaların yıkılmasına, 'esas oğlan’ın mahvına neden olan... Neriman Köksal’dan Suzan Avcı’ya nice 'fettan kadın’ olmasa Türk filmlerinin tadı olur muydu?

Bizim öteki’ kadınlarımız...

AGÂH ÖZGÜÇ - Milliyet Sanat

YIL 1919, dönem 'Osmanlı dönemi’dir... Ahmet Fehim’in yönettiği Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın uyarlaması “Mürebbiye”, baştan çıkarıcı, fettan, dışarılıklı tanımıyla 'femme fatale’ bir kadın kişiliği üzerine kurulmuş 'ilk film denemesi’dir. O dönemde ülkemizdeki azınlıklardan Rum kökenli oyuncu Madam Kalitea, bu tür bir karakteri ilk kez canlandırmış olsa da, kadın kişilikleri üzerine üretilen sinemasal kavramlar ya da deyişler, 1960’lı yıllarda ortaya çıkar. Örneğin 'yuva yıkan kadın’, 'kötü kadın’ gibi... 'Masum kız’ tanımının kam karşısında yer alan bu fettan karakterlerin dünya sinema literatüründeki genel adı, bilindiği gibi 'vamp kadınlar’dır.

Özetlersek, 1960’lardaki Yeşilçam sineması, kuralcı ve dayatmacı bir ahlak anlayışı içinde kadın kimliklerini iki temel çizgiye ayırır: 'Masum kız’ ve 'kötü kadın’ olarak. Ya 'iyi’dirler ya 'kötü’ kısacası. Yeşilçam sinemasının 'masum kız’ları 'jön dam’lardan oluşur genelde. Yani başrol oyuncularından. Onlar, jilet gibi keskin bakışlı ve yakışıklı 'jön’lerin, yani 'esas oğlan’ların karşısındaki 'esas kız’lardır. 'Yürek’ yakarlar, ama 'yuva’ yıkmazlar... Cinsellikleri ve özellikle de 'öteki kadın’ olma özlemleri dışa vurmaz. İçlerinde bastırılmıştır.

'Kötü kadın’ dediğimiz tiplemeler, daha çok 'yan hikâye oyuncuları’dır. Cinsel cazibelerini harekete geçirip birbirlerini seven âşık çiftlerin aralarına girerler. Sevdiler mi kötü severler. Çünkü acımasızdırlar. Bu varolma savaşı içinde cinselliklerini ve 'öteki kadın’lıklarını bir silah gibi kullanan 'fettan kadın’ tiplemeleri, bir kesimin bakış açısıyla dışlanıp 'alt sınıf’ oyuncuları olarak görülse de, çoğu kez birlikte oynadıkları 'esas kız’ların önüne geçerler. Öykülerin içinde rolleri ne kadar kısa olsa da asıl karakter yaratanlar, bu çizginin oyuncularıdır.

Hükümet gibi kadın...
Yeşilçam’ın 1960’lı yılları, yeni bir dönemi oluşturur. Tiplemelerin ağır bastığı bir sinema gündemdedir. Bu bir 'tipleme sineması’dır. Bu yapılanma, giderek birtakım kuralları ve kalıpları da peşinden getirir. Ve Yeşilçam sineması bir 'tipler galerisi’ne dönüşür.
Bu 'dönüşüm’ün ve 'vamp kadın’ karakterinin ilk tohumları 1950’li yıllarda, Melahat İçli, Emine Adalet Pee, Luiza Nor, Pola Morelli gibi isimlerle atılmış olabilir. Ama 1950’li yıllarda kurallar ve oyuncu kalıplaşmalarından, yeni 'prototip’lerden pek söz edilemez. Bir Yeşilçam sineması geleneğinden de...

Bu ilk dönem 'vamp’larından Melahat İçli “Yalnızlar Rıhtımı” filmindeki gibi 'erkeksi kadın sarışınlığı’yla düşlenir hep. “Kanun Namına”daki Rum kökenli Pola Morelli (Fergara) ise o doğal esmerliğiyle erkeklerin rüyalarını süslemiştir. Gönül Beyhan’ın (Özkökleşen) bir fırtına gibi gelişine dek...

Beyhan, “Sazlı Damın Kahpesi”yle, “Sahildeki Kadın”la, “Kır Çiçeği Zeynep”le, “Benli Emine”yle hem başrol oyuncusudur hem de “kötü kadın”. Ayrıca Morelli’den de çok ötelere giderek, 1960’lı yıllarda 'vamp oyuncular sınıfı’nı bir ölçüde 'yıldız’laştırmıştır. Kendine özgü tipolojisiyle, anatomik yuvarlaklarıyla. Yani iri göğüsleriyle, ince beliyle, geniş kalçalarıyla... Köy filmlerinde olsun, büyük şehir filmlerinde olsun, bu yapısal özellikleriyle erkek rüyalarında, kim bilir ne erotik fanteziler üretilmiştir Beyhan için...

Neriman Köksal (Kökçü), Beyhan’dan önce sinemaya girmiş olsa da (2 yıl kadar önce) aynı dönemin oyuncusu sayılır. Ama fettanlığa dönüşümü çok sonraki yıllardadır. Nedense 1960’ların yerli film seyircisi Neriman Köksal’ı, 7 yıl öncesinden hatırlar. Lütfi Akad’ın “Kaatil” adlı filminden. Ve özellikle de derin dekolteli, siyah kombinezonlu sahnesiyle...

Köksal, Türk sinema tarihinin bir “seks simgesi” olarak görülebilir. Ama vamp çizgisindeki yeri? Onu bu çizgide görsek de çok farklı bir yüzü, farklı bir sunuş biçimi vardır. Fettanlığı ile masum duruşu birbirine karışır. Köksal, kötü kadını oynasa da 'öteki kadın’lığı öne çıkmaz. Eğer deyim yerindeyse Köksal, 'hükümet konağı gibi kadın’dır. Kadrı dolduran iri kıyım yapısıyla, masum sarışınlığıyla, ak pak yüzüyle 'iyi’ ile 'kötü kadın’ arasında sıkışıp kalmış, dalgalı saçlı bir dönem karakteridir Türk sinemasında...

İşte femme fatale
Çerkez kökenli Leyla Sayar da Köksal gibi abartısız doğal güzelliğiyle, gözleri, teni ve biçimli dudak yapısıyla bir döneme damgasını vurmuş karizmatik tiplerden biridir. 'Biri’ değil, gerçekte üstlendiği kadın tiplemeleri tek tek incelendiğinde bir 'dişil kimlik’ olarak en önde olduğu görülür Sayar’ın. Duru güzelliği bir yana, karizması fetiş tutkuları içeren ayrıksı karakterleri canlandırmasından gelir.

Atıf Yılmaz’ın “Ölüm Perde”sinde, Metin Erksan’ın “Suçlular Aramızda”sında, Halit Refiğ’in “Şehrazat”ında tam bir 'vamp kadın’dır Sayar. Yani 'femme fatele’ tanımlamasına cuk oturur. Masum yüzlü maskesinin altındaki 'kinci kadın’lığını devreye sokup erkeklerle oynar. Sırasıyla Atıf Yılmaz’ın, Metin Erksan’ın ve Halit Refiğ’in bir dönemdeki 'erotik obje’si, entelektüel bir cinselliğin de yıldızıdır. Sayar, vamp kadın kimliğini aşağıdan yukarıya doğru tırmandırmıştır...

Bu arada Nebile Teker’ler, Ayşe Nana’lar (Aslanoğlu), Üftade Kimi’ler, Cihan Işık’lar, Özcan Tekgül’ler, Muzaffer Nebioğlu’ları, Aysel Tanju’lar, Peri-Han’lar, Cavidan Dora’lar, Diclehan Baban’lar gelip geçer Yeşilçam’dan... Her biri kendi ölçüleri içinde ayrı ayrı izler bırakarak... Ve yerlerini bulamadan bir solukta gidenler...

Yeşilçam sinemasının son vamp kadınları Suzan Avcı ile Sevda Ferdağ mıdır?.. Suzan Avcı, bu tür sinemanın emekçisidir. Küçük rol büyük rol demeden, aşağı yukarı her filmde karşımıza çıkar. Siyah-beyaz filmler döneminden renkliye geçişe dek. Her dönemde yerini korumasını bilmiştir. Suzan Avcı, Yeşilçam usulü vamp geleneğini sonuna dek sürdüren bir oyuncu olarak dikkati çeker. Zaman zaman estirdiği rüzgârı karşısında, kimler vurgun yememiştir ki?

Yeşilçam vamplarının son isimlerinden esmer güzeli Sevda Ferdağ’ın bu toplam içinde gönlünce yerini bulduğu söylenebilir mi? Dönemin acımasız koşulları içinde tam yerini bulamasa da “Gurbet Kuşları”ndaki, “Erkek Ali”deki Sevda Ferdağ’ı özlemle anımsayan bir kuşak çıkacaktır.

Yazarlar