Gündem Büyüyememek üzerine bir romantik komedi

Büyüyememek üzerine bir romantik komedi

01.12.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Sinema yazarı ve senarist Uygar Şirin’in aynı adlı romanından uyarlanan ‘Karışık Kaset’ filmi geçen hafta gösterime girdi. Filmi, senaristi Uygar Şirin ve yönetmeni Tunç Şahin ile konuştuk.

Büyüyememek üzerine bir romantik komedi

Tunç Şahin’in yönettiği, sinema yazarı ve senarist Uygar Şirin’in aynı adlı romanının uyarlaması ‘Karışık Kaset’, Ulaş adlı karakterin 10 yılda bir karşısına çıkan çocukluk aşkı İrem’le ilişkisini anlatıyor. Filmin ana karakteri Ulaş’ın Milliyet’te müzik yazarı olduğu film, Tunç Şahin’in ilk uzun metrajlı filmi. Filmin başrollerini Sarp Apak ve Özge Özpirinçci paylaşıyor.

Birlikte çalışma sürecinizi anlatabilir misiniz?

Tunç Şahin: Romanı basıma gitmeden arkadaşımın romanı olarak okudum. Çok sevdim. Ulaş’ı karakter olarak çok eleştirdiğimi hatırlıyorum. Hep “Film yapılması lazım bu hikayenin” diye düşünüyorduk.
Uygar Şirin: Filmin uyarlanacağı belli olunca, taslak bir senaryo yazdım. Tunç (Şahin) çekmeye niyetlenince onu okudu. Yapımcı Ersan Çongar’a, “Bu, başka benim senaryolarıma ya da romanlarıma benzemiyor, çok özel bir hikaye. O yüzden ben buna böyle uyuz uyuz karışacağım haberin olsun,” dedim. Ama Tunç’la (Şahin) konuşurken “Biz bunu birlikte yazarsak sanki çok uğraşacağız, gereksiz zaman kaybedeceğiz,” gibi bir hisse kapıldım. Bir iki gün düşündüm, sonra dedim ki, “Ben olmayayım senaryoda.”
T. Ş. : 10 haftada yazdık. Mert H. Atalay’la bir yandan yazıyoruz, bir yandan da bir gerginlik var. Çünkü hiçbir fikrimiz yok Uygar nasıl tepki verecek diye. Uygar okuduktan sonra geldi, defterini açtı, “İkisi büyük, üçü orta olmak üzere beş tane notum var” dedi. “Beş ise iyi, ilerleyebileceğiz” diye düşündüm.

Haberin Devamı

‘Ulaş’ı yazmam kolay oldu’

Kitabın da filmin de önemli olan Türk pop müzik tarihi ile ilgili olan bölüm bunu nasıl farklılaştırıyor sizce hikayeyi?
T. Ş. : Üç aşağı, beş yukarı bence evrensel bir hikaye bu. Hayatta yapmak istediğin şeyi yapamamak, birtakım meseleleri çözemediğin için adım atamamak, büyüyememekle ilgili. Hikayeyi ‘buralı’ yapan, bu şartlar, bu müzikler, bu insanlarla geçiyor olması. 1990’lar, 2010’lar arasındaki belli bir sınıf bir takım gençlerinin gerçekliğini yakalamamızı sağladı müzik.
U. Ş. : Bir şeyleri anlama ve anlamlandırma ihtiyacı duyuyoruz sonuçta. Yani kimininki sinema, kimininki futbol. Ulaş için hayatı anlamlandırdığı şey müzik. Ulaş’ı yazmam çok kolay oldu. Çünkü “Benim için sinema neyse, Ulaş için müzik o” dedim.
n Roman, geçtiği dönemle ilgili mekanlar, müziklerle ilgili çok fazla referansa sahip. Bu, uyarlamada işinizi kolaylaştırdı mı?
T. Ş. : Türkiye’deki kültürel hayatın ne kadar değiştiği gösterdi. Şarkılar, seyrettiğimiz filmler, çizgi filmler, şunlar, bunlar değişiyor ama kitabın geçtiği yerlerin de tamamının değişmiş durumda. Biz filmi yaptıktan sonra bile İstiklal Caddesi üzerinde bir sürü şey değişti.
U. Ş. : Kitabı yazarken iki tane anahtar kelimem vardı. Bir tanesi ‘eksiklik’ti. O yüzden aralara hep o eksikliği serpiştirmeye çalıştım. Mesela kitabın 2010’daki kısmında demedim ki “Emek kapandı.” ‘90’da Emek’in geçtiğini gördüğünüz zaman, biz okur olarak diyeceğiz ki, “Emek artık burada yok!”

Haberin Devamı

Filmde hikayesi dışındaki en temel şeylerden biri baba ile oğul arasındaki mevzu. Bu ilişkiyi nasıl kurdunuz kafanızda?
T. Ş. : Ulaş ile babasının paralelliği, bel kemiğini oluşturuyor senaryonun. İrem ile ilişkide de bizim için önemli olan Ulaş’ın baba ile arasındaki meselesini çözmesiydi.
U. Ş. : Ben şu niyetle çıkmıştım yola, filmde de var o; birbiriyle çatışan iki kuşak, aslında hani bu şekilde söyleyince biraz daha net ve naif duruyor ama ancak birbirlerinden bir şeyler aldıkları zaman tam oluyorlar.

İrem karakteri romantik komedilerde alışılan kalıpların bir hayli dışında.
T. Ş. : İrem gerçekten bizim en büyük derdimiz ve sevdamızdı senaryoyu yazarken. Çünkü yokluğuyla da var romanda. İrem öyle bir kız ki, karşısına bir duvar çıktığında herkesten önce o duvardan atlayan ve insanları oraya alan bir karakter. Bu yüzden İrem’in girdiği her konuya çok dikkat ettik.

Haberin Devamı

‘SEZEN HAYATININ ANLAMINI ÇÖZMÜŞ’

Filmde 18 şarkı var ve şarkılar önemli yer tutuyor. Seçimi nasıl yaptınız?
T. Ş.: Filme koymak isteyeceğimiz şarkılar hala daha çıkıyor. Ama yazarken, bir nokta dedik ki, 35 şarkı oldu, hiç durmadan çalacak. O şarkılar nereye hizmet ediyorlar, gerçekten bir manaları var mı diye, orada bir şarkı çalması gerekiyor ve nasıl bir şarkı çalması gerekiyor diye konuşmaya başladık ve işte 18 şarkı kaldı.

İsterseniz, Sezen Aksu’ya bir parantez açalım, filmde önemli bir yerde.
T. Ş.: Ulaş için de Sezen Aksu çok özel.
Her ne yaparsa yapsın, bizim görebileceğimizden çok daha fazlasını görüyor Sezen Aksu’ya baktığında. Sezen Aksu’nun gerçekten kendisine bir şeyler anlatmak istediğini düşünecek kadar naif bir karakter. Bunların hepsinden toplamda hayatının
anlamını çözdüğünü düşünüyor.