Cadde 2009’da düğünler ufalacak

2009’da düğünler ufalacak

25.12.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Eskiden düğünlerde ailenin isteklerinin öne çıktığını günümüzde ise gelinle damadın sözünün geçtiğini söyleyen Bettina Hakko ve Candan Kıramer 2009’daki düğün trendlerini anlattı. Organizasyon şirketi sahibi iki ortak, “Kriz olduğu için ister istemez ufalacak düğünler. Nikâha herkes çağırılıyor. Sonra gençlere özel parti yapılıyor. 1+1 diyoruz biz onun adına” diyor

2009’da düğünler ufalacak

Çok güzel ve stil sahibi iki kadın. Hobilerini işe dönüştürmeyi başarabilmiş şanslı insanlardan. Bettina Hakko ve Candan Kıramer, Vakko’da edindikleri tecrübelerini geçen yıl açtıkları B&C Atelier D’ambiance adlı şirketlerinde devam ettiriyorlar. Son zamanların bütün büyük organizasyonlarında onların imzası var. Candan Kıramer daha çok konuşuyor, Bettina Hakko “Ha ben konuşmuşum, ha o, fark etmez” diyor. Aynı zamanda çok yakın arkadaş olan Bettina Hakko ve Candan Kıramer’le son bir yılda olanları konuştuk.

Şirketinizin birinci yılını kutladınız. Bu bir yılda neler oldu?
Bettina Hakko: Hiç durmadık bir sene boyunca. Davetler, düğünler derken toplam 78 organizasyon yaptık. Otel işine girdik. Her yerde olmayan, lüks ürünler yaptık.
Candan Kıramer: Butiğin ve yurtdışı ve yurtiçinde açılmakta olan otellerin mal seçimi oluyor.

Vakko gibi kurumsal bir şirkette çalıştıktan sonra kendi şirketinizi kurmanın ne gibi farkları var?
C.K: Benim açımdan orada da çok rahat çalışıyorduk, orada da iş bizimdi. Değil mi? (Bettina Hakko’ya soruyor.)
B.H: Tabii.
C.K: Kendi işimiz gibi çalışmamız onlar açısından da iyiydi, çok özveriyle çalışıyorduk. Her türlü imkân vardı orada. O çabukluğu sağlayabilmek için çok uğraştık.
B.H: Vakko’dan sonra yalnız çalışmak tabii ki daha zor. Davetiyeden tasarıma her türlü detayla ilgilenmemiz gerekiyor.
C.K: Çok rekabet var, özellikle fiyatta çok sıkı rekabet var. Yoksa herkes güzel bir şeyler yapıyor. İki çeşit müşteri var. Bir fiyata göre kendini ayarlayan, bir de ne olursa olsun tarza göre giden var.

‘Taklit ediliyoruz’

Bütün organizasyonlarda sizin adınız geçiyor. Vakko’nun organizasyon şirketini geçtiğiniz konuşuluyor.
B.H: Allah’a şükür. (İkisi aynı anda tahtaya vuruyor.)
C.K: Herkes bir şeyler yapıyor. Biz kendimizle ilgiliyiz, başka kimseyle değil. Bir avantajımız var. Hobimizi iş haline getirdik.
B.H: Arkadaşlığımız çok önemli, birbirimizi tamam-layabiliyoruz. Bir tek sorun eve geç gidiyoruz.
C.K: Hakikaten o çok zor. Her şeyimizi çok profesyonel buluyorum ama onu çok antiprofesyonel buluyorum. Biz şu saatte çıkacağız deyip de çıkmayı hiç beceremiyoruz. Evimize hep geç kalıyoruz.
B.H: Bize gün yetmiyor.
C.K: Takip edilmek çok güzel. Bir yerlere geldiysek bir taraftan da takip edildiğimizin farkındayız.
B.H: Taklit de ediliyoruz.
C.K:Takip edilmek güzel, taklit edilmek kötü.

Dünyada hep önemli markalar taklit ediliyor.
C.K: Evet, ama çok yıpratıyor. Saatlerce çalışıyoruz, sonucunda bir şey çıkıyor. Bir ürünün gümüşünü yapıyoruz, bir bakıyoruz başkaları aynısını yapıyor. Bu farklı diyor, halbuki aynı fikir. O zaman bir tek sizde olmuyor.
B.H: Türkiye’de her piyasada maalesef öyle.
C.K: Şimdi her yaptığımıza daha piyasaya çıkarmadan tescil çıkarıyoruz. Başka türlü önüne geçilemiyor.

Peki tescille önüne geçebiliyor musunuz?
C.K: Bir bakıyoruz Dubai’deki bir fuarda bizim yaptıklarımızı Ankaralı bir firma satıyor. Ama önüne geçeceğiz. Ona da bir savaş açtık, bu da yeni işimiz.

Dubai’de bir fuara da katıldınız? Yurtdışında neler yapıyorsunuz?
B.H: Fuarın çok faydası oldu. Bizim stilimiz Dubai’de yok. Hem detaylı, hem şov, hem de sakin geliyoruz onlara.
C.K: İki ayrı fuarda stand açtık Dubai’de. Müthiş medeni bir yer, çok tezatlar var ama insanları rahatsız etmeyecek şekilde. Güzel bir tecrübeydi, çok da komik oldu. Düğün fuarında çarşaflı gezen çok hanım vardı. Biz iki tane sarı kafa dolaşıyorduk içeride.

Ortadoğu’da organizasyon yapıyor musunuz?
C.K: Katar’da yapıyoruz.

Haberin Devamı

Çırağan’ı devşire devşire kullanıyoruz
İstanbul’da davetlere giden kitle hep aynı. Kendinizi tekrarlamamak çok zor olmalı.
B.H: Kopya-larımız da yapılıyor, bir de tekrarlasak çok sıkıcı olurdu.
C.K: Tekrarlamıyoruz. Biz kendi işimizi zorlaştırıyoruz.

Başkasının davetini ya da düğününü beğenip de onunki gibi olsun diye gelenler oluyor mu?
C.K: Türkiye’de her gelenin ilk cümlesi: “Benim düğünüm farklı olsun.” O Çırağan Sarayı’nı devşire devşire kullanıyoruz.
B.H: Yerler hep aynı, o çok zor. Bir Çırağan, bir Four Seasons var. Çok fazla düğün davet yeri yok. Biz davetleri tercih ediyoruz düğüne.
C.K: Davet yeri bulmak daha kolay. Düğün olunca iş çok büyüyor.

Düğünde gerginlik de oluyordur.
B.H: Özel seanslar yapıyoruz, onları rahatlatmak için. (Gülüyor.)

2009’da düğünlerle ilgili ne gibi değişiklikler olacak?
B.H: Küçük düğüne gidiliyor, isteniliyor ama olmuyor. Biz 300 kişi diye gelenin 500 kişi olacağını biliyoruz.
C.K: Her geçen sene gençlerin sözleri daha fazla geçer oldu. Eskiden evlenecek insanlar gelmezdi, önce kayınvalide gelirdi. Damatlar hiç ortada yoktu. Eskiden düğünler ailenindi, şimdi gelinle damadın istekleri oluyor. Şimdi 2009’da kriz de olduğu için ister istemez ufalacak düğünler. Mecburiyetler daha çok nikâha döndürülüyor, herkes çağırılıyor. Sonra gençlere özel parti yapılıyor. 1+1 diyoruz biz onun adına. Artık çalışma hayatında herkes çok aktif olduğu için ne istediğini biliyor.

Hangi müşteri daha iyi, ne iste-diğini bilen mi, size teslim olan mı?
C.K: Her ikisi de iyi. Bize teslim olanda kendi kendimize çok güzel tatmin oluyoruz. Bunu yaparken de gelinle damadın tarzına uydurmamız lazım. Yoksa başkasının elbisesini giymiş gibi duruyor.
B.H: Ne istediğini bilen daha kolay. Herkes yeni yer arıyor.
C.K: Evde imkân varsa çok güzel oluyor. Yeni yapılan otellerin herhalde başka kıstasları var. Davetler için özel yerler ayırmıyorlar.

Yan sektörlere de girmeyi düşünüyor musunuz?
C.K: İnşallah. Büyük hayallerimiz var. Ben bir holding istiyorum. Hayırlısı! (Gülüyor.)

Peki sizi en çok heyecanlandıran davet?
B.H: Binbirdirek Sarnıcı’ndaki düğün, mekân değişik olduğu için. Yurtdışında da Capri’deki düğün. Capri’de her şeyle ilgilenen üç kadındık. Yerleri bile biz süpürdük.
C.K: Değişik yerde ve İstanbul dışında yapılanlar.

Haberin Devamı

‘Bizi vatan haini ilân ettiler’
Bu yaz Beylerbeyi Sarayı’nda Melis Çiftçi ve Ali Gürsoy’un düğününden sonra sarayın çöp içinde bırakılmış görüntüleri yayınlandı. Sizin firmanız suçlandı. Tam olarak ne oldu?
B.H: İyi ki açıyorsunuz bu konuyu.
C.K: Sorumluluk tamamen bizdeydi. Bütün saraylar için önce bir protokol imzalıyorsunuz. Şu saatte girip çıkacaksınız diye belirtiyorsunuz. O düğün üç günlük bir yerleşmeyle başlıyor, 1.5 günde de çıkılacak. 10 bin metrekare podyum ve ışık iki günde yerleşti. Cumartesi gecesi düğünü belli bir saatte içeri aldıktan sonra biz zaten toparlanmaya başladık. Ama pazar sabahı oradan çıkmamız söz konusu değildi, protokol yapılırken de belirttik. 11 ekip birlikte çalıştık. Düğün kaçta bitecek bilmiyoruz, yaz gecesi uzun sürer. Herkes gitmeden dekoru toparlayıp hadi güle güle diyemeyiz. Bunu biliyorlardı. Oraya ertesi sabah 9’dan önce temizlik ekibimizi sokmamışlar. 10’da da gazetecileri çağırmışlar.
B.H: Onda kötü niyet var.
C.K: Bu ne için yapılır bilmiyorum. Biz buna hiç anlam veremedik. Prensip olarak 25 kişilik temizlik ekibimiz var. 4 gün görevliydiler. Bizi vatan haini ilân etmeye geliyor iş. Saraya zarar vermek ile suçlanmak çok büyük ayıp.
B.H: Kötü niyetle yapılan bir şey, nedenini bilmiyoruz. Çok büyük haksızlık.
C.K: Her şey yazılıp çizildikten sonra televizyon programına çıkar mısınız dediler. Ama haberi yapmadan önce kimse bizi aramadı. Biz pazar akşamı saat 8’de temizliği bitirip, çıktık. Bu baştan belliydi. Ya saraylar açılmayacak denilecek, ya da bunun da bir süresi olduğu kabul edilecek.
B.H: Avukatla açıklama yolladık, kimse basmadı.
C.K: Bunlar bize ders oldu.
B.H: Şimdi protokolü 10 değil 100 sayfa yapıyoruz.
C.K: Allahtan o dönemki müşterilerimiz bunun etkisinde kalmadı. İnsanın işiyle de oynar böyle bir yanlış. Biz ondan sonra da saraylarda davet yaptık. Çünkü biliyorlar bizim nasıl çalıştığımızı. Bazıları da hobilerini yapıyorlar, iki davet yapıyorlar, isimleri var diyor. İş bu değil. Gelen görüyor, ciddi bir işimiz var. Magazinin ötesinde iş yapıyoruz.

Haberin Devamı

‘Evdekiler isyan edecek!’
Bu kadar işin arasında kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?
B.H: Kadınların işi gerçekten çok zor. İyi planlamak lazım.
C.K: Kendinizi holding gibi düşünmeniz lazım. Ev, iş, aile, arkadaşlar, kendiniz... Hepsini aynı içtenlikle idare etmek sanat.
B.H: Her an her şey olabilir. Etrafınızdaki insanlara destek vermeniz lazım. Ben kendime istediğim kadar zaman ayıramıyorum. Sabah 7.30’da kalktım, jimnastik yaptım. Bu iş bir disiplin istiyor. Candan da sabah erken kalkıp spor yapıyor.
C.K: Biz 1.5 seneden beri aşağıdaki kafelerde bir kahve içelim diyoruz ama başaramıyoruz. Öğle yemeğimizi bile ofiste yiyoruz. Birbirimizi frenleyelim, şu saatte çıkalım diyoruz ama çıkamıyoruz.
B.H: Çok snobuz! (Gülüyor.) Herkes iş yok diye ağlıyor, biz çok var, çıkamıyoruz diye şikâyet ediyoruz.
C.K: Yoksa evdekiler isyan edecek!