Cadde “AKLIMDA HEP OYUNCULUK VARDI”

“AKLIMDA HEP OYUNCULUK VARDI”

05.03.2013 - 20:37 | Son Güncellenme:

Karısını cezaevinden kaçırmaya çalışan bir adamın hikayesini anlatıyor ‘20 Dakika’ dizisi... O adam, yani İlker Aksum, “Ortaokulda bile biliyordum; konservatuara girip, oyunculuk okuyacağımı” diyor

“AKLIMDA HEP OYUNCULUK VARDI”

İstanbul doğumlusunuz, kendinizle ilgili aklınıza ilk gelen çocukluk anınız nedir?
Biz şimdi asker çocuğu olduğumuz için asker camiasının görüntüleri saymakla bitmeyecektir. Ankara’da askeri lojmandayız... Mehmetçik Lisesi mezunuyum. Sonra Erzincan Lisesi... Gençliğim Erzincan; ilk aşklar...

Haberin Devamı

Şehirden şehre yani?
Aynen öyle Ankara, Erzincan, Erzurum, Kars... Öğretmenimi hatırlamam; ortaokul kim, lise kim? Ne yazık ki göçebe bir hayat... Lojmanlarda sportif faaliyetler...

Babanızın rütbesi neydi?
Rütbeler hep değişir. Teğmenliğinden hatırlıyorum, albaylığına kadar. 1990’da emekli oldu. Savaş pilotuydu.

Savaş pilotu babanın oyuncu oğlu
Bir erkek çocuğu olarak bayağı hayranlık duyacağınız bir meslek?
Tabii. Hangi erkek çocuğu, savaş pilotu olmak istemez? Ama benim aklımda hep oyunculuk ve konservatuarla ilgili bir hedefim vardı. Ortaokulda bile biliyordum; konservatuara girip, oyunculuk okuyacağımı. Sürekli oyuncularla da dirsek temasındaydım. Ortaokulda başladım tiyatrolara, piyeslere.

Haberin Devamı

Babanızın asker olması nedeniyle sizin disiplinle yetişmiş olduğunuzu düşünebilir miyiz? Asker çocukları için hayat çoğu zaman kolay değildir. Sizde durum ne oldu?
Aynen öyle disiplini sıkıdır. Şimdi 40 yaşında oldum, beni hâlâ 20 yaşında oynatabiliyorlar. Bunun bir sebebi olmalı. (Gülüyor) Genetik olarak biraz genç gösterebilirim ama 20 yaşındakilerle oynatabilmek, aşk yaşamak ancak disiplin ve oyunculuğa gönül vermekle olur. Kendine bakmazsan böyle bir şansın yok. Çöküyor insan.

Gerçek bir profesyonel‘20 Dakika’da da çok makyaj uygulanmadan üniversite yıllarında olan bir öğrenci gibi karşımızdasınız...
41 yaşındayım ve 19 yaşındaki bir karakteri canlandırdığım sahneler var. Sosyal medyada da “Gözlük ne kadar yakıştı” diyorlar. Komik ama inandırdım! Bu zor bir mesele. Disiplinli olmak zorundasın. Erken yatacaksın, spor yapacaksın.


Ara verme isteği olmuyor mu hiç?
Tiyatro yapıyorum, sinema çekiyorum bu arada. Biliyorsunuz ‘Mutlu Aile Defteri’ çıktı vizyona. Gece hayatın olur, çıkarsın haftanın bir günü; yok ben onu da yapamıyorum. Benim için geçerli değil.

Belki de fazla isteğiniz yok?
Var valla. (Gülüyor) Ben de isterim ya, benim de ihtiyacım var; bir dans edelim falan... Ama olmayacağını biliyorum. Gerçek bir profesyonelim. Yani en azından öyle hissediyorum, örnek olmaya çalışıyorum. Magazinimi belirli ölçüde tutarım. Avam veya varoş bir dünyanın içerisinde de olmak istemiyorum. Onun da şartları belli, nerede görünmek istiyorsan orada görünürsün; görünmek istemiyorsan da görünmezsin. Formülü basit.

Haberin Devamı


Uzun yıllar Ankara’da yaşadınız. Oyunculuk burada mı başladı?
Akademik olarak 90 yılında Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’ne girdim.


Ve yıllar sonra İstanbul... Neden döndünüz?
İlk önce Antalya Devlet Tiyatrosu’nda kadrolu olarak çalışmak istedim bir müddet. Ama 2-3 yıl sözleşmeli olarak çalışmak zorunda kaldım. Kadro açılmayınca şartlar çok zordur neresi olursa olsun. “Bu şartlarda çalışmaktansa büyük denizde boğulalım“ dedim ve 1995’te İstanbul’a geldim. İstanbul’da da o sıralarda özel kanallar açılmış, sinemalar yavaş yavaş canlanıyordu. Oyunculuk üzerine daha fazla iş yapılmaya başlanmıştı. Ailem de, bütün arkadaş çevrem de İstabul’a yerleşmişti. Neticesinde bu işler en başında çevre meselesi. Yani birilerinin sizi görüp “Fena değilsin, gel bakalım” demesi lazım.

Haberin Devamı

‘CANIM AiLEM’LE PATLADI

Sizi kitlelere tanıtan ilk projeniz ‘Çarli’ oldu. Daha öncesinde ‘Olacak O Kadar’ geçmişiniz var ama...
‘Olacak O Kadar’ tamamen Levent Abi’nin (Kırca) konuğu olmamla başladı. İlk büyük projem ‘Çarli’ydi ve çocuklara yönelikti. 3.5 yıl prime time’da gün birincisi olduk. Daha sonra aralarda da birtakım şeyler yaptım ama onun kadar ortalığı yıkmadı. Taa ki ‘Yabancı Damat’a kadar... ‘Yabancı Damat’ta da ortalık karıştı ve güzel bir proje oldu. İlk defa bir Türk dizisi Avrupa’ya, Yunanistan’a gitti. Sonra ‘Kara Yılan’ ve ardından da ‘Canım Ailem’le patlama yaptık. Sonra filmler falan, neler oldu ben de karıştırdım. (Gülüyor)

Röportajın tamamı, Boxer mart sayısında.