Ali Tufan Koç

Ali Tufan Koç

alitufankoc@gmail.com

Tüm Yazıları

‘Kapalı davet’, ‘filancanın onuruna verilen size özel yemek’ gibi lafların altında yatan gizli mesajlar...

Sıradanlığın masumiyetini, hiç kimse olmamanın verdiği hafifliği tüketeli çok oldu. ‘Takip edilenin kadar varsın’ düzeninde herkes kendi çöplüğünün horozu ve her horoz aynı dertten muzdarip... Ününü korumak, şanını parlak tutmak adına daima birileri sana ne kadar da özel, ne kadar da ünlü olduğunu hissettirmeli. ‘Teksiniz, yeganesiniz’ söylemleriyle şişirilmekten haz alan şehir insanı sayısındaki artış almış başını gitmiş. Bu insanlık zaafını fırsata dönüştüren uyanık organizatörler peş peşe ‘size özel’ davetiyeler yolluyor. ‘Size özel’ lafını duyana bir haller oluyor; gitmeyeceği varsa kabara kabara gideceği tutuyor.

Haberin Devamı

Tony Chambers’in başına gelenler
Belli bir kitleye özel davetler için kullanılan ‘kapalı davet’ lafından, ‘biz bize’ olacağız vaatlerinden anlamanız gereken mesaj şu: Biz bizeden anladıkları İstanbul’un yarısı, kapalı davet demekse kapısı, bacısı filan kapalı demek. O kadar. Marka Konferansı’nda konuşma yapmak üzere İstanbul’a gelen Wallpaper’ın genel yayın yönetmeni Tony Chambers’i kimse ‘size özel yemek’ lafıyla kandıramadı, mesela. Aralık Wallpaper’ın editör yazısında sarkastik bir dille anlatıyor sebebini. “Dünyaca ünlü filancanın onuruna verilen yemekte filanca sizine tanışmaktan onur duyar” davetiyle yemeğe giden Chambers, filancayla tanışıp sohbet etmeyi bırakın, kilometreler ötesinde bir masaya oturtulup tanımadığı yüzlerle dolu bir masada buluyor kendini. Yılbaşı arifesinde ortalık ‘kapalı devre’ yeni yıl davetlerinden geçilmezken nacizane önerim şudur: Sıcak, samimi, keyifli, kendi aramızda gibi sıfatlarla bezeli davetlerden, partilerden uzak durun. Özellikle de ‘keyifli’ lafı. Uzak durun. Hem de çok uzak.

20 YIL ÖNCE, 20 YIL SONRA

Aktüel dergisinin 20’inci yılı şerefine çıkardığı koleksiyon dergisi, her alanda bir çırpıda son 20 yılımızı özetleyen arşivlik belge niteliğinde. En matrak kısımsa, bir Aktüel klasiği, Nazan’dan Meloş’a yazılan Türk sosyetesine dair havadis mektupları. Koleksiyon sayısında bu sayfaları sosyetik isimlerin 20 yıl önceki ve bugünkü halleri yan yana sunulmuş. En keskin değişiklik Feryal Gülman’da. 91 model Gülman, sanırsınız İstanbul’a yeni ayak basmış, Unkapanı’nda kapı kapı dolaşıp albüm çıkarma derdinde. 2011 model Gülman’sa boynuna hayvan dolamış, son derece kendinden emin yakıp geçiyor ortalığı. Aynı ligin oyuncuları Ümit Boyner, Dilek Hanif, Betina Machler (O zamanlar, Hakko), Zeynep Fadıllıoğlu gibi isimlerin eski/yeni hallerini inceledikçe şunları fark ediyorsunuz: Bir, yaşlanan yok; aksine gençleşen var. İki, ‘körlerle sağırlar’ kadrosu 20 yılda hiç değişmemiş. Bir 20 yıl daha da değişmeyecek gibi.

Haberin Devamı

KEŞFEDİN: ŞİRİN SOYSAL VE ECE GÖKSU

Ece Göksu, Yavuz Akyazıcı Project’in solisti. Grubun ilk albümü, Turkish Standards vol.1 geçen haftalarda raflara düştü. Göksü, tüm sakinliği ve yumuşaklığıyla, caz makamından Bu Aşk Sana, Cambaz, Paramparça gibi parçalar söylüyor. Nil’in Kek’i, Hande Yener’in Romeo’su albümün iki sürpriz parçası. Yükünüzü alan, içinizi hafifleten albümlerden.
Diğer ‘taze keşif’ Şirin Soysal’ın, ilk solo albümü Bir Şeyler Var. Soysal, caz kulüp müdavimlerinin aşina olduğu bir ses. Albümde ağzından dökülen ilk söz, hikayesini ele veriyor: “Tanımazsınız beni çok uzaklardan geldim ben.” İKSV Salon’daki albüm lansmanını kaçıranlar için güzel bir dipnot: 25 Aralık’ta Tamirane’de sahne alacak.