Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önce bilen-bilmeyen için küçük bir özet yapayım: Ülkemizin en ‘köklü’ ve en ‘saygın’ ödül kurumlarından biri olan-olması gereken Afife Tiyatro Ödülleri, iki aşamalı bir sistemle sahiplerini buluyor. Önce yedi kişilik seçici kurul, o yılın oyunlarını görüp adayları belirliyor, ardından 16 kişilik oylama kurulunun da katılımıyla bu adaylar oylanıyor.
Yani aslında ödüllerin kaderi tamamen söz konusu yedi kişilik kurulun elinde. Peki kim bunlar? Ahmet Gülhan, Argun Kınal, Deniz Gökçer, Engin Uludağ, Nedret Güvenç, Serpil Tamur, Tijen Par. Ustalara saygımız sonsuz ama bir seçici kurulun tamamının belli bir yaşın üstündeki isimlerden oluşması şart mıdır? İçlerine numunelik de olsa daha genç kuşağı temsil edecek birilerinin katılmasına ihtiyaç yok mudur?

Haberin Devamı

Seçici kurula gelen beş yıl kalıyor
Hadi bunu geçelim, söz konusu kuruldaki üç kişi İstanbul Şehir Tiyatroları’na, diğer üçü İstanbul Devlet Tiyatroları’na bağlı. “Kendi kurumlarını kayırmıyorlar gene de” demek isterdim ama bir süredir Afife Ödülleri’nin iki ödenekli tiyatro arasında bölüştürülmesi bunun tersini gösteriyor maalesef. Ayrıca daha da tuhafı, Afife’nin seçici kurulu her sene değişmiyor, gelen beş sene kalıyor.
Bu yılki duruma baktığımızda, İstanbul Şehir Tiyatrolarının 21 adayı olduğunu görüyoruz, gerçekten insaf. Kimi dallarda, mesela ‘En İyi Yönetmen’de adayların tamamı Şehir Tiyatroları’ndan çıkma. Koskoca ülkede bu listeye dahil olabilecek başka yönetmen olmadığına, illa ki ödülün kurum içinde kalması gerektiğine inanmamız bekleniyor. Ödenekli tiyatroların olanaklarının binde birine sahip olmadan perde açmaya çalışan zavallı özel tiyatroların insanüstü gayretleri kimsenin umrunda değil. Peki ödüllerin ‘özendirme’, ‘destekleme’ gibi görevleri yok mudur?
Evet, adaylar arasında birkaç özel tiyatro var kuşkusuz. Onlar da daha ziyade ‘komedi ya da müzikal’ dalında boy gösteriyorlar ve aralarında pek ‘sıra dışı’ bir işten söz etmek mümkün değil. Dot’un, Krek’in, Altıdan Sonra Tiyatro’nun, Sıfırnoktaiki’nin, daha bir dolu genç topluluğun listede olmayışına neden olan ‘en az 75 kişilik salonda oynama kuralı’ defalarca yazılıp çizildi, tekrarlamaya gerek yok. Ben aslında bunun da seçici kurulun tek yönlü beğenisine uygun bir mazeret olduğu kanaatindeyim. “Yeniliklere kapalıyız” demekten daha iyi kuşkusuz, “Keşke değerlendirmeye alabilseydik ama kural böyle” demek.
Afife jürisinin verdiği ‘özel ödüller’ hakkında da söylenecek çok şey var kuşkusuz ama ben Tuncer Cücenoğlu’nun ödüle sahip olmasını sağlayan ‘Kadın Sığınağı’ oyununun yönetmeninin kurul üyelerinden Serpil Tamur olduğunu belirtmekle yetineyim ve başta söylediğim gibi bu işin ‘hayırlı sonuçları’na geçeyim...

Haberin Devamı

Yenisini yapmanın zamanı
Sanıyorum twitter’ın anında tepki vermeyi kolaylaştırmasının da bir sonucu olarak epey ses getirdi bu yılki Afife adaylıkları. Tiyatrocular, kültür sanat gazetecileri, izleyiciler 10 gündür bu konuyu tartışıyor. Adının ‘Afife Ödenekli Tiyatrolar Ödülü’ olarak değişmesini isteyenler, “Keşke aday sayısı artırılsa da Şehir Tiyatroları’nın diğer oyunları da dışarıda kalmasa” yollu espriler, sonunda insanların tepesinin atarak birbirlerine bu listede yer bulamayan oyunları önermesine ve toplu halde o oyunlara gitmelerine kadar vardı.
Çok mu iyimserim bilmiyorum ama bana kalırsa tiyatro camiamız için bir milat olacak bu yılki tartışmalar. Uzun zamandır buralarda bu kadar çok ‘ses’ duymamıştım ve ‘harekete geçme’ dürtüsünün bu kadar güçlü olduğunu görmemiştim.
Herhalde bu ses Afife katına da ulaşıyordur. Bu oradaki yapılanmada bir değişime neden olur mu, bilemem. Ama bana kalırsa daha hayırlısı, tüm farklı ses ve renklere açık, alternatif bir ödülün geliştirilmesi olacak... Her yıl yakınmaktansa yenisini yapmanın zamanı gelmedi mi?