Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bazı müzisyenler vardır, konserine gittiğinde üç aşağı beş yukarı neyle karşılaşacağın bellidir. Bir de Sezen Aksu gibi başka birileri vardır, hiç tahmin edemezsin seni sahnesinde nelerin beklediğini.
Sezen Aksu konserine gitmek onun evine konuk olmak gibidir ve evet, “Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer...”
Ben bunları Most Açıkhava Konserleri kapsamındaki “Sezen Aksu ve Arkadaşları” projesinin ilk gecesi boyunca döne döne düşündüm. Usta müzisyenlerden oluşmuş, çok özel bir kadroyu biraraya toplamıştı Sezen Aksu. Piyanoda Fahir Atakoğlu vardı, açılış “Lal” ile yapıldı o yüzden. Aykut Gürel, Seden Gürel, Orhan Topçuoğlu, ikinci yarıda eşsiz Erkan Oğur...
Sonra genç ve başarılı müzisyenler; ud ve cümbüşte Fatih Ahıskalı, çelloda Özer Arkun, üflemeli sazlarda Serdar Barçin, davulda Murat Yeter, gitarda Cem Tuncer... Dolayısıyla müzikal anlamda dört dörtlük bir durum...
Proje Avrupa için hazırlanmış ama Sezen Aksu’nun içine sinmemiş, önce bizlere sunmak istemiş. Bu da çok mutluluk verici elbette. 

Şarkılar tükendi mi?

Ve fakat, Sezen Aksu gibi bütün kariyerini ozanlık, bestecilik üzerine kurmuş 34 yıllık bir müzisyeni dinlemeye gidiyorsan, ister istemez onun şarkılarını duymaya hazırlıyorsun kendini. Tamam, illa her seferinde “Salla, gül memeler çağlasın” durumu olmasın ama Sezen Aksu bu, onda şarkı tükenir mi?
İşte nedense tükenmiş gibi davranılmış bu kez. Sabahattin Ali şiirine Ali Kocatepe bestesi “Dağlardır Dağlar” gibi, sözü Aysel Gürel’e, müziği Onno Tunç’a ait “Ünzile”, son albümden sadece ve sadece Sibel Algan bestesi “Pardon”, bunun yanı sıra “Olmasa Mektubun” - ki şarkının ortasında Haris Aleksiyu cep telefonu marifetiyle konsere katıldı - , 1968 San Remo birincisi “Canzone Per Te”, çok şükür ki “İzmir’in Kızları” ilk yarıdan aklımda kalanlar...
Konserin ikinci yarısı ise Erkan Oğur’dan “Fırat Türküsü” ile açıldı. Birlikte “Kavaklar”ı, “Bir Ömürlük Misafir”i, “Eşeği Saldım Çayıra”yı, bir de kaynanayı yerden yere vuran pek eğlenceli bir Bosna türküsü söylediler.

Bir parmak bal

Biz “Tamam işte, sıra Sezen şarkılarına geldi” deyip kendi aramızda şarkı tutarken inanılmaz bir şey oldu, makam müziğine girdi Sezen Aksu. Bir daha çıkmamak üzere...
“Bu Ne Sevgi Ah”tan “Karam”a, “İndim Havuz Başına”dan “Yangın Olur Biz Yangına Gideriz”e geçildi... Fatih Ahıskalı udla bir parça çaldı, Seden Gürel bir şarkı söyledi... Ve bitti. Millet “İstanbuuul” diye kendini paralarken, Sezen Aksu şahane Turgut Uyar şiiri “Denge” ile ağızlara birer parmak bal çalıp gitti... “Sokaklar şöyleymiş... Ağaçlar böyleymiş...” diyerek... Bizde bir eksiklik duygusu...
Bu özel bir proje anladım, ekip müthiş, amenna. Ama insan “Sezen Aksu ve Arkadaşları”ndan yine de biraz daha fazla Sezen istiyor. Zira tekrara girecek ama söylemeden edemeyeceğim, Sezen Aksu yorumcudan önce bestecidir, ondan kendi şarkılarını dinlemek asıl keyiftir.

Haberin Devamı

Bir yasağı alkışlamak
Kapalı yerlerde sigara içilmemesi meselesiyle hiçbir alıp veremediğim yok. Zaman zaman sigara içen biri olarak barlarda restoranlarda hep çok rahatsız oldum dumandan, önce kendinin sonra çevrenin sağlığıyla oynayarak tütmenin savunulacak bir tarafı olduğunu düşünmüyorum.
Ama bir yandan da mesele nihayete erdi işte, daha da üstüne gidip zaten zorlanan tiryaki bünyeleri yıpratmanın alemi yok ki.
Açıkhava Konserleri öncesi “Sigara içmek yasaktır” ile biten bir anons yapılıyor ve üzerine bir alkış kopuyor. Kime karşı kimi alkışlıyoruz anlamıyorum. Elden gelse bir taraf diğerine ‘nanik’ de yapacak korkarım...
Bana ne olursa olsun “yasaktır!” sözcüğünü alkışlarla karşılamak tuhaf geliyor. Asıl alkışlanacak olanın meselelerin yasaklarla değil sağduyu ve vicdanla halledilebilmesi olduğunu düşünüyorum saf saf...