Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Oyuncuysak aynı zamanda yazmaya-yönetmeye mecbur muyuz? Bu her zaman iyi sonuç vermiyor ki, hazır yazılmışları var, neden onları tercih etmeyiz?

BiR GÜN HERKES OYUN YAZARI OLMALI MI

Üniversiteli gençlerin kurduğu topluluk Tiyatro Hal, ‘Eksik’ adlı oyunla sahnede.

Türkiye’de tiyatronun sorunları hangi masada konuşulmaya başlasa, konu son hızla ‘yerli oyun yazarı yok’a gelir. Neden? Eli kalem tutan gençler dizi senaryosu yazmayı tercih ediyorlardır çünkü.
Doğrudur da, Türkiye’de tiyatro yapmak zaten bir garip iştir. Adeta bir meslek değil, başka yerden para kazanıp icra ettiğin bir hobidir. Ayakta kalmayı başaran özel tiyatrolara bakın, çoğunun başında diziden kazandığını sahneye aktaran bir ‘çılgın’ görürsünüz. Hal böyleyken pek oyun yazarı yetişmemesine de şaşmamalı.
Gelgelelim, son yıllarda İstanbul’un kuytu köşelerinde pıtrak gibi çoğalan topluluklarla tiyatroya bir taze kan geldiğini görmemek mümkün değil. Buralar tiyatronun can damarları.

Haberin Devamı

Genç yazar değil, yetkin kalemler
Ne mutlu ki bir kısmı artık yıllandı, kimisi kendi mekanına kavuştu ve birer marka oldu. Bu yolu Dot’un açtığını hep düşünmüşümdür, şimdi misal bir Kumbaracı50 var, aslen Altıdan Sonra Tiyatro’nun evi ama misafirlere de açık, Santralistanbul’un içinde Krek var, bütün sezon kapalı gişe oynuyorlar. Ve bu ikisinde, memleketimizde uzun zamandır yetişen en parlak oyun yazarlarından ikisiyle tanıştı izleyici: Yiğit Sertdemir ve Berkun Oya.
Onları artık ‘genç yazar’ kategorisine sokacak değiliz, basbayağı yetkin kalemler. Ama bundan sonra kendi oyunlarını yazan bir kuşak yetişmeye başladı. Kimisi sadece yazmakla yetiniyor, epeycesi de yazıp yönetme, bazen de oynama sevdasında. İkinci Kat’ın ‘sakinlerinden’ Serbest Bölge’den Görkem Şarkan bu üç işin de altından başarıyla kalkan isimlerden biri mesela. Yine mekanın ‘ev sahibi’ Sıfırnoktiki’de Sami Berat Marçalı ‘Limonata’yla yazan-yöneten kategorisine başarılı bir giriş yaptı, iki oyuncunun; Alper Kul ve Özgür Özgülgün’ün kaleminden çıkma ‘Aut’ çok beğenildi.
BuluTiyatro’nun ilk oyunu olan ‘Tetikçi’nin yazarı Ebru Nihan Celkan’sa önümüzdeki yılların ‘yeni işi en çok merak edilen’ yazarlarından biri olacak belli ki. DestAr Theatre’ın ‘beyin’lerinden Metin Mirza da öyle. Daha epey isim sayabilirim... Nur Can Kara, Cihan Sağlam, Ayşe Bayramoğlu isimlerini de anıp, atladıklarımdan özür dileyerek mutluluk verici bir ‘yerli yazar patlamasından’ söz edebilirim.
Gelgelelim, bir soruyu da eklemeyi unutmadan: “Şart mıdır?” ya da popüler söylemle: “Zorunda mıyız?” Yani oyuncuysak aynı zamanda yazmaya-yönetmeye mecbur muyuz? Bu her zaman iyi sonuç vermiyor ki, hazır yazılmışları var, neden onları tercih etmeyiz? Ya da belki daha çok çalışmalıyızdır üzerinde, seyirciye sunmadan önce, bilemiyorum...

Haberin Devamı

Gençlerin kurduğu bir topluluk
Daha önce Buğra Gülsoy’un ‘Pragma’sı için düşünmüştüm bunu, ne yazık ki benzer düşünceler Tiyatro Hal’in ‘Eksik’ini izlerken de üşüştü kafama. Haliç Üniversitesi Konservatuar Bölümü’nden gençlerin kurduğu bir topluluk, Tiyatro Hal. Kuruculardan Özer Arslan’ın yazıp yönettiği ‘Eksik’, topluluğun daha önce başka bir kadroyla oynadığı, bu yıl yeniden seyirciyle buluşturduğu bir oyun. Konusunu anlatmak istiyorum ama inanın bu bile zor. Bir yazar var, gazete haberlerinden derlediği birtakım karakterleri var. Misal, minibüsünü yaya geçidine çıkaran bir şoför, aylarca evden çıkmayan iki üniversite öğrencisi, metro raylarına yatan bir genç... gibi. Ve yazarımız bu karakterlerden bir oyun yazmaya ‘çalışıyor’.
Ama işte oyundaki yazar bunu ne kadar gerçekleştiremiyorsa, gerçek hayattakinin durumu da pek farklı değil. Bunlardan bir ‘oyun’ çıkmıyor. Üstelik oyuncuların tamamı üzerine düşenin fazlasını gerçekleştirip, bu pek de hikayeleri olmayan, bir ortak paydada buluşmayan tiplerden birer karakter yaratmışlar. Kadroyu sayalım: Merve Engin, Fırat Albayram, Güney Zeki Göker, Onur Soyal, Kürşat Karaman,Vurgun Çağıldayan, Mert Denizmen, Alican Yücesoy. Ve onları kutlarken, yerli oyun yazarı sayısının artmasına şükredip, yine de sadece oyuncu ya da oyuncu-yönetmen olmanın da az şey olmadığını hatırlayalım: Bir gün herkes oyun yazarı olmasa da olur!