Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

BiR KEZDE HACiVAT KAZANSIN



Sadece bir kerelik paranın değil doğanın önemli olduğu, doğruyu söyleyenin de barınabildiği ve hatta sonunda kazandığı bir ‘onuncu köy’ ütopyası giriyor bu hafta gösterime; Yüksel Aksu’nun ikinci filmi ‘Entelköy Efeköy’e Karşı’...


“Fabrika yapılmadan bunun pisliğini bilmiyorduk. Buraya yapılırsa belki biz de fakir olarak bir iş sahibi oluruz, çalışırız diyorduk. Fakat fabrika yapılıp da bu pisliği buraya saçınca neyin ne olduğunu anladık. 7 yaşından 70 yaşına kadar herkes pişman. Tek bu fabrika olmayaydı, biz de perişan olmayaydık.”
“İşi de unuttuk, yaşam mücadelesi vermeye başladık. Yüzde 70-80 kanser.”
“Sebze ekiyoruz, bostan ekiyoruz, olmuyor. Yanıyor külünden.”
“Zonguldak bölgesinde 2007 yılında başlatılan santral inşaatı bölge insanına o kadar güzel sunuldu ki...”
“Vatandaşa kim ne sordu? Muhtarımız da onlarla beraberdi, geldi istediğini aldı.”
Greenpeace’in hazırladığı Aytunç Akad imzalı ‘Kömürle Yanmak’ adlı kısa belgeselden gerçek insan tanıklıkları bunlar. Dün Mehveş Evin de yazmıştı, kömürlü termik santralin yaşam haklarını nasıl gasp ettiğini anlatıyorlar ve adresinden izlenmesinde sayısız fayda var.
Greenpeace, Anadolu Grubu’nun Gerze’de kurmaya çalıştığı termik santrale karşı üç yıldır canını dişine takmış çalışıyor. Hem de her eylemde gaz bombasıyla, coplarla müdahaleye uğrayarak. Şimdi siz de bu manzaraya bakıp “Bir şey değişmez ki” diye omuz mu silkiyorsunuz? İnsan sağlığı, doğanın yok olması filan kimin umurunda değil mi? Önemli olan daha fazla kazanç, hemen şimdi...

Haberin Devamı

Ekolojik ütopya
Sadece bir kerelik bunun böyle olmadığı, doğruyu söyleyenin de barınabildiği ve hatta sonunda kazandığı bir ‘onuncu köy’ ütopyası giriyor bu hafta gösterime. Yüksel Aksu’nun ikinci filmi, ‘Entelköy Efeköy’e Karşı’. Şehrin gürültüsünden, sisinden, pusundan bezmiş bir grup ‘ekolojik anarşist’, kendilerine havası-suyu temiz bir Ege köyü bulup yerleşmeye karar veriyor. Başlarında Alman kızı Katrin olmak üzere, terk edilmiş evleri alıp restore ederek, organik tarım yapıp zeytinyağı üreterek, turistlere kültür turları düzenleyerek geçirecekleri sağlıklı bir yaşam hayaliyle düşüyorlar yola. Bir ekolojik ütopya işte... Aslında hayata geçmesi hiç de zor olmayan...
Komşu köyün sakinleri önce gayet hoş karşılıyor bu kendilerine benzemeyen ‘entel dantel’ misafirleri. Eski püskü diye yüz vermedikleri kilimlere, bakırlara, itip kaktıkları eşeklere euro’lar döken, kazıklanmaya müsait bir grup zararsız enayi olarak görüyorlar. Ne zaman ki bölgeye termik santral kurmak üzere vaatkâr bir grup yetkili geliyor, o zaman dostluk bozuluyor. Çünkü muhtar başkanlığındaki yerli köylüler kendilerini paraya boğacaklarına inandıkları termik santrali canla başla isterken ‘dağdan gelip bağdakini kovmaya kalkan’ enteller kıyameti koparıyor, “Havamızı, suyumuzu kirlettirmeyiz” diye.

Haberin Devamı

“Termiğini deee... Bacasını daaa”
Ama işte asıl ‘ütopya’nın tavan yaptığı nokta burası, çünkü haklı olan kazanıyor bu kez. Öyle istemiş Yüksel Aksu. “Entellere Hacivat, köylüye de Karagöz dersek, bir kere de Hacivat haklı çıksın” demiş. Evet, filmin ayan beyan bir meselesi, daha sevimsiz bir ifadeyle söylersek ‘mesajı’ var. Ama bunu son derece eğlenceli bir şekilde veriyor. Bafa’nın Pınarcık köyünde çektiği filmin her karesinin altından Ege’nin doğası, insanı, türküleri, mitolojisi çıkıp gözümüzün önüne seriliyor.
Muhtar Ali rolünde ‘Çok Güzel Hareketler’in ‘Hıyarlı Baba’sı Şahin Irmak var ki bu tipe cuk oturmuş. Türküsever Katrin yengeyiyse Almanya’dan transfer Ayşe Bosse oynuyor, o da çok doğru bir seçim olmuş. Bunun dışında filmde yine köylüler var, profesyonel oyuncular, Nejat Yavaşoğulları, Memet Ali Alabora, Yüksel Yalova, Claudia Roth var, şenlik, kahkaha, gürültü patırtı var. Biraz fazla küfür olduğunu düşüneceklere Yüksel Aksu’nun Milliyet Sanat için yaptığımız röportajdaki cevabını iletiyorum: “Onlar küfür değil, veciz söz.”
Şimdi bir bu ‘ütopyayı’ izleyin, köylülerin ‘pişman olacakları’ tehlikeden dönüş hikayesini.. Bir de Greenpeace’in filminde ‘gerçeği’... Para kazanacağız hayaliyle buyur edilen termik santralin hayatları nasıl yaktığını... Muhtar Ali’nin sesi geliyor mu kulağınıza? “Termiğini deee... Bacasını daaa...”