Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bugün güzel bir şeyler yazmak istiyordum. İçimiz karardı, biraz ferahlayalım diyecektim. Kanal D’de başlayan yeni Onur Ünlü ‘marifeti’ ‘Beş Kardeş’te bulmuştum muhtaç olduğum yaşama sevincini; onu paylaşacaktım.
Depremde anne - babalarını kaybedip, birbirine kenetlenmiş beş benzemez kardeşin hikayesi bu... Balıkçı ‘Sait’in 12 yıl görmediği sevgilisi ‘Fahriye’yi bir gün unutmayışında; ‘Sait’ o gün hale gidiyor, kahvaltı edemez diye ona çorba yapıp getiren komşu kızı ‘Canan’da; yıllarca mahallede aynı kızı sevmiş iki can düşmanının aynı acıyla kucaklaşmasında; o güne kadar hayatını onlara adayan abileri, ‘Sait’ evleniyor diye yataklara düşen, “Sizin hiç babanız evlendi mi?” diye şiirler yazan, onu ölmüş babalarına şikayet eden, “Bu acı geçiyor mu?” diye soran kardeşlerin samimiyetinde insanı sarıp sarmalayan tanıdık bir şefkat bulmuştum çünkü.
Bu mahalle çok bildik, çok tanıdık, çok bizdendi. Hayat da bu kadar basit... “Çay iyidir, çay içen adamdan insana zarar gelmez” cümlesine sığabiliyordu aslında aradığımız bütün büyük büyük anlamlar. Teybe kaseti taktığında yükselen Orhan Abi’nin sesi kadardı; “Hangimiz sevmedik çılgınlar gibi?” Aynı mahallenin çocuğuyduk, hepimiz sevmiştik çılgınlar gibi, hepimiz çay içiyorduk, birbirimizi anlamamıza bu yeterdi.

Haberin Devamı

BU MAHALLEDE BUNLAR OLMAZ

Yıldız takım kadrosu
Bir de oyuncu kadrosu vardı ki, gönlümün yıldız takımı: Beş kardeş Serkan Keskin, Osman Sonant, Tansu Biçer, Nider Sarıbacak, Fatih Artman, ‘Fahriye’de Melisa Sözen, ‘Canan’da Nihal Yalçın, pavyondaki şarkıcı ‘Şevval’de Ece Dizdar, şimdilik hakkında fazla bir şey bilmediğimiz Gizem Erdem... Ayşen Gruda ve Köksal Engür üstüne üstlük...
Ben böyle birtakım iyi duygularla dolmuştum yani ‘Beş Kardeş’i izlerken. Üzerine bir de kar yağmıştı ki, kötülükleri, çirkinlikleri örter diye biliriz. Kocaman insanlar bile bir yere yetişme telaşı yoksa neşelenir, çocuklaşır. Kartopu oynamanın yaşı yoktur mesela. Biz böyle bildik. Gazeteci arkadaşımız Nuh Köklü de böyle bildi mutlaka...
Mahalle çocuğusundur, illa ki sevmişsindir çılgınlar gibi, kar yağdı mı kartopu oynarsın, keyiflenirsin... Üşüdüğünde “Çay var, içersin?” diyen biri çıkar, elini ısıtırsın bardağında... Budur...
Manyağın teki “Camıma kartopu atma” diye ekmek bıçağını kapıp çıkmaz ki dükkanından... Gelip senin kalbine bıçağı saplamaz ki... Bu hikayenin burasında bu asla olamaz ki... Kartopu oynarken ölünemez ki...

Haberin Devamı

Eksik bir şey mi var?

Çok bekledik, Zuhal Olcay’ın üçüncü ‘Başucu Şarkıları’nı... Bu kez Bülent Ortaçgil’le değil, Cem Tuncer’le yapacağını biliyordum. Tuncer’in çok iyi müzisyen olduğu malum... Olcay zaten müthiş bir yorumcu. Yani Ada’dan çıkan bu albüm için gözüm yollarda kalmıştı.
Kulaklara da ruha da iyi geliyor ‘Başucu Şarkıları 3’. Şahane çalınıp söylenmiş. Özdemir Erdoğan’dan tanıyıp sevdiğim Atilla Engin şarkısı ‘Kumsalda’yla yeniden karşılaşmak güzel oldu. Fecri Ebcioğlu sözleriyle ‘Atlı Karınca Dönüyor’ bambaşka bir kılığa bürünmüş. İlhan Şeşen’in ‘Ağlıyor İstanbul’u, Nadir Göktürk’ün ‘Eksik Bir Şey’i. Cem Karaca’dan ‘Sevda Kuşun Kanadında’. Hep güzel şarkılar, iyi yorumlar...
Ama bir eksiklik duygusu var.

Eksiklik duygusuna kapıldım
Dokuz şarkı beni kesmedi. Hele de içlerinden biri Ahmet Kaya’nın saygı albümündeki ‘Yalan da Olsa’, bir diğeri Olcay’ın 1996’da söylediği Leyla Tuna - Onno Tunç hiti ‘İyisin’ olunca... ‘Pencereler’ ve ‘Söyleyemedim’ parçalarının Ayten Alpman cover’ları hala kulağımızdayken... Galiba böyle bir albümde yakın zamanda cover’lanmamış şarkılar seçmek daha iyi bir fikir...
Bir de bu tip çalışmalar arşivlik oluyor. Dörde katlanan bir broşür yerine daha detaylı ve özenli bir kartoneti hak etmiyor mu?