Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Duru Tiyatro’nun ‘Sondan Sonra’ oyununda Emre Kınay ve Ahu Türkpençe rol alıyor


Bu oyun kaçmaz


Tiyatro sezonunu Old Vic’in III. Richard’ıyla açan şanslı kimseleri bir endişe aldı şimdi: Çıtayı aniden yükselttik, bundan sonra ne izleyeceğiz? Ben bu dönemi son derece sancısız atlattım, hayatımdan çok mutlu, gelecekten umutlu döndüm evime: Duru Tiyatro’nun ‘Sondan Sonra’sını izledim.
İngiliz yazar Dennis Kelly’nin yazdığı, ilk kez 2005’te oynanan bir oyun ‘Sondan Sonra’. Ama nasıl ince ince örülmüş, nasıl bomba gibi bir metin. Bir sığınakta başlıyor. Mark adlı adamımız kucağında taşıdığı yarı baygın Louise’i getirip ranzaya yatırıyor. Kendine geldiğindeyse, ona muhtemelen bir nükleer saldırı yaşandığını, kesin sakallı birilerinin düzenlediğini, herkesin ama herkesin yanıp kül olduğunu, dışarısının bir toz, toprak, ceset yığınından ibaret olduğunu anlatıyor. Kendisi bir kahraman gibi Louise’i de kucaklayıp bu bir sebeple edindiği, tedbirli olduğu için de alay konusu olduğu sığınağa kapağı atmış. Şimdi orada yaşamayı becermeleri gerek, dış dünyadan haber alana kadar...
Fakat kısa zamanda anlıyoruz ki Mark Louise aşık ve duyguları karşılıklı değil. Yeryüzünde belki işine yarayacak bu sevilen olma durumu, maalesef bu tek göz odada başına bela oluyor genç kadının. Çünkü sevilmedikçe hırçınlaşan, giderek barbarlaşan bir adamla karşılaşıyor. Bir ürkütücü kedi-fare oyunu başlıyor aralarında ama fare de hayli dişli...
Oyunu sahneye koyan Emre Kınay aynı zamanda Mark’ı oynuyor, Louise’iyse seyirciyi bekleyen en büyük sürpriz olan Ahu Türkpençe. Ekranın cici kızı. Kaybedenler Kulübü’yle zaten büyük adım atmıştı, bu oyundaysa kendini aşmış. Her iki oyuncu da çok iyi ve iki kişilik bir oyunda, tiyatro sahnesinde bu gerilimi yakalamak, nadir rastlanacak ve alkışlanacak bir durum... Bir iyi haber daha: Dennis Kelly bu sezon ‘Öksüzler’ oyunuyla da Dot’ta, şimdi sıra onda...

Haberin Devamı

Bu oyun kaçmaz

Yine mi menopoz esprisi?

Memleket dizilerinin komedi anlayışı içler acısı. Nerede gerçekten sorunlu, yaralı bir konu var, oradan şaka çıkar sanıyorlar. Tecavüz olabilir, kadına şiddet olabilir, hep buralarda komiklik ihtimali aranıyor.
Buyurun, son olarak Şafak Sezer-Oya Başar’lı ‘Alemin Kıralı’na. Dizideki espriler, zaten muz kabuğuna basan adama güldürme niyeti üzerine kurulu. Herhangi bir zeka pırıltısı olmadığı gibi, herhangi bir hassasiyete de yer verilmiyor. Son bölümde, çok dahiyane bir Kanter Emel portresine yer verilmiş. İsmini hayvan hakları konusundaki eylemleriyle bilinen Panter Emel’den alıyor. Bakıyoruz, kaldırımlarda oturmuş kedilere ıstakozlu mama yedirip ellerine para tutuşturmaya çalışan deli bir kadın. Pet shop’larda hayvanlar kötü durumda diye ağlıyor, hap kadar kafese 60 tavşan tıkıldı diye eylem yapmaya kalkıyor ve en önemli özelliği, durmadan terliyor, mendille orasını burasını siliyor. Çünkü niye? Hayvan sevgisi menopozlu kadınların işidir. İnsandan başka bir canlının daha yaşama hakkını kendine dert ediniyorsan, besbelli kafayı sıyırmışsındır bir, hiçbir erkek seninle ilgilenmiyordur, sıkıntın başına vurmuştur iki. Çünkü menopozlu kadınların işi bu. İma da bu tabii, hayatta başka gaileleri kalmamış, onlar da ne yapsınlar börtü böceğe vurmuşlar kendilerini.
‘Alemin Kıralı’ dizisinin senaristi Kemal Kenan Ergene’ye demek istiyorum ki, bu ülkede hayvanlar hakikaten çok kötü muameleye maruz kalıyor, pet shop’larda ölüyor, barınaklarda zehirleniyorlar, tecavüze, işkenceye uğruyorlar, işin gülünüp eğlenecek tarafı yok maalesef. Ve o ruh hastası gibi tasvir ettiğiniz menopozlu kadınlar da olmasa kimse dönüp bakmayacak hallerine. Bunu alay konusu yaparak meseleyi hafifletiyorsunuz, yapmayın rica ederim. Her konudan şaka çıkarmak zorunda değilsiniz. Ayrıca bu menopoz esprisinin komik tarafı nerede Allah aşkına?