Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

10’uncu Time Out İstanbul / Gusta Yeme & İçme Ödülleri’nde en iyi bar seçilen Off Pera’nın doğuşu, bir ‘dibe vurmadan yükselemezsin’ hikayesi


“Ve kazanan: Asmalımescit’te eğlenceyi sokaklara çıkaran... Off Pera...” Nahide’de alkışlar koparken benim için zaman durdu sanki. Bir buçuk yıl öncesine gittim hızla.
Sıkıntılı, miskin bir yaz günüydü. Biz iki arkadaş Gümüşlük’te oturmuş ufka bakıyorduk. Tadımız yoktu pek... ‘Dibe vurmak’ diye bir şey varsa eğer, benim uzun yıllardır tanıdığım arkadaşım ilk kez bu kadar derini görüyordu.
Hayatının önemli bir bölümünü adadığı, İstanbul’un ‘minderli - hamaklı ilk mekanı’ Arka Bahçe satılmış, üzerine de talihsizlikler peş peşe gelmişti. En son, Asmalımescit’te el attığı (adını anmak istemediğim) bir barı tez zamanda kalkındırmış ve bunun ‘cezasını’ da aynı hızla görmüştü. Neden? Çünkü ortaklık, güven üzerine kurulmaması gereken bir şeydi.
O 3-4 aylık dönem, benim hayatımda da yeni bir kapı açmıştı. Kafamdan geçen ‘Sadece intikam şarkılarının çalındığı bir gece olsa insanlar çok eğlenmez mi?’ düşüncesini bir
14 Şubat’ta o barda hayata geçirmiştik. Adını ‘Yıkılmadım, Ayaktayım’ koyduk, sevgilisiz insanlar gelip kurtlarını döksün istedik. Nitekim bu geceler öyle sevildi ki devamı geldi, adını ‘Sallanan Salı’ diye değiştirdik ve tam olaya ısınıyorken, mayıs ayında pat diye ortada kaldık.

Haberin Devamı

İki güçlü kadının elinden çıktı
Yani o Gümüşlük seyahati, arkadaşım Ferah (Aydın) için bir tür ‘yıkılmadık, ayaktayız’ operasyonu, benim için daha yeni başlayan DJ’lik kariyerimin sonu, ikimiz için de insana olan güvenimizin çöküşüydü. Ve arada ‘Ya acaba yeni bir yer olur mu?’ soruları havada dönse de, aslında hiç umudumuz yoktu.
Fakat hayat ne garip bir şey, ‘Dibe vurmadan yükselemezsin’ diyenler de bazen ne kadar haklı... Biz böyle bunalıp dururken aylardan temmuzdu. Dönüşte Ferah bir sürü dükkan gördü, çeşitli eşiklerden döndü, sonunda Asmalımescit Gönül Sokak’ta bir küçücük kutucuk yer çıktı karşısına. Dört duvar. Ve esasen sinema piyasasının mühim isimlerinden arkadaşımız Funda (Ödemiş) da bu düşe inanıverdi...
Bu iki güçlü kadın, iki ayda o dört duvarı, bana göre dünyanın en sıcak barlarından birine
dönüştürdüler. Yalnız değillerdi tabii. Defne Koryürek mekanın tasarımını üstlendi, dekor uygulamasını Çağrı Aydın yaptı, o şahane barı Tardu Kuman hediye etti, logosunu Canan Bozbağ tasarladı.
Kasım’ın 20’siydi yanılmıyorsam, kapıları açtık. Ve 27’si itibarıyla da ben o ilk gördüğümde ödümü patlatan yangın merdivenine tırmanıp şarkılar çalmaya başladım. Her salı. Barda Gülfem (Çöloğlu) var, DJ kabininde Tolga (Murat), kasada Galatasaraylı abim Naim İkiz, içeride, dışarıda hep dost yüzler. Kendimizi kayırmış olacağım biraz ama, her aşamasında kadınların çoğunlukta olduğu bir yer, Off Pera. Ve kadınların çok rahat tek başlarına eğlendiği bir yer. Huysuz ve tatlı kedimiz (Ümmü) bile kız.
Pazartesi akşamı Ferah ile Funda 10’uncu Time Out İstanbul / Gusta Yeme & İçme Ödülleri’nin plaketi kucaklarken benim gözümün önünden böyle bir film şeridi geçti işte. Hayatın sürprizlerine inandıran, ama en güzeli, insana dair ‘güven tazeleyen’ bir film, çünkü orada herkes birbirine rahatça yaslanabiliyor. Mutlu sonla biten bir film. Yok, ‘son’dan söz etmek yersiz oldu. Arkası yarın...