Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cenazenizde hangi şarkı çalsın


Yalnızca bu soru bile kitabı çantama atmama yetti. Nick Hornby’nin ‘31 Şarkı’sını, içinde geçen şarkılar eşliğinde okumak müthiş oluyor



Rafta ‘31 Şarkı’yı görür görmez kelimenin tam anlamıyla üzerine atladım. Onun romanından uyarlanan ‘High Fidelity’ filmini izlediğimden beri Nick Hornby’nin her yeni kitabı bende bu etkiyi yaratıyor. Hiç de ilgi alanıma girmeyen bir konuyu bile, misal futbol, ondan okumayı seviyorum, değil ki müzik üzerine yazmış olsun...
Arka kapağını çeviriyorum ve okumaya başlıyorum: “Klasik müziği sevmiyorum,” diye başlıyor. “Eyvah” diyorum ben. Memleketin son bir buçuk ayına damgasını vuran mevzuyu hatırlayarak devam ediyorum okumaya. (Hayır o tartışmaya dair herhangi bir isim anmak ya da hatırlatma yapmak niyetinde değilim, bilen bilir, unutabilen olmuşsa ne mutlu ona.) Sebeplerini sıralayarak devam ediyor Nick Hornby söze, cesur da tabii, birilerinin onu çarmıha germesinden filan korkmadan söylüyor sözünü: “Çünkü kilise müziğine benziyor; çünkü, en azından benim kulağıma göre, bir günü, bir haftayı, bir hayatı oluşturan ufak duygularla ilgilenmiyor; çünkü, geri vokaller, bas yürüyüşleri, gitar soloları yok; çünkü klasik müziği sevdiğini iddia eden pek çok insan aslında hiçbir müzik türünü (ya da kültürünü) sevmiyor; çünkü ben başka bir şey dinleyerek büyüdüm; çünkü bana bir şey hissettirmiyor; çünkü ben dinlediğim müziğin olduğundan daha ‘iyi’ olmasına ihtiyaç duymuyorum harika, gürültülü, diğer her şeyi bastıran, akıl dolu bir saksofon solosu benim işimi görüyor. Bu yüzden benim cenazemde ‘Caravan’ çalınacak.”
Daha güzel nasıl anlatılabilir ki bir fikir? Katılırsınız, katılmazsınız ama bir durup düşünürsünüz herhalde bu derece iyi bir kendini ifade ediş biçimi karşısında. (Tabii kitabı çeviren Betül Kadıoğlu’nu da kutlamayı unutmamalı bu konuda.) “Sizin cenazenizde hangi müzik çalsın isterdiniz?” sorusunda ben kitabı çantama atmıştım zaten.

Haberin Devamı

Sivri ama şefkatli bir dil
Nick Hornby’nin gene Sel Yayıncılık’tan çıkan bu ‘küçük’ kitabı hepi topu 112 sayfa ve yazar bu konuda da “Kitaplar ve makaleler belirli bir kelime sayısına sahip olmak zorunda olduğu için yazarlar hep zorlayıp bir şeyler çıkarır” itirafını izleyen bir açıklamada bulunuyor: “Elinizde tuttuğunuz bu kitabın gerçek hacmidir.” Bu da şahane bir şey, pek çok yazarın kendi kelimelerine aşık olarak noktayı nasıl da koyamadığını düşünürseniz...
Evet, Hornby bu ‘küçük’ kitabında hayatının ‘sountrack’inde bulunacak 31 şarkıyı sıralıyor. Hepsine dair birkaç sayfalık sözü var, onları söylüyor ve çekiliyor. Hayır, o şarkının kendisine hatırlattıkları, anıları filan değil derdi. Tamamen şarkının kendisi. Bunun sebebini de bu çok sevdiği şarkıların hayatının her döneminde kendisine eşlik etmesini arzu etmesiyle açıklıyor. “Ben daha çok bu şarkılarda benim onları sevmeme neden olan şeyleri yazmak istedim” diyor, “benim bu şarkılara ne kattığımı değil...”
Bruce Springsteen’den Rufus Wainwright’a, Led Zeppelin’den Beatles’a, Bob Dylan’dan Patti Smith’e gerçek bir yıldızlar karmasından şarkılar mevcut kitapta. Ve her biriyle gelen irili ufaklı düşünce parçacıkları, her zamanki gibi keskin bir mizah ve sivri ama şefkatli bir dil... İkisini bir arada bulmak ne kadar zor...
Mümkünse kitabı adı geçen şarkılar eşliğinde okumak müthiş oluyor tabii ki. 31 şarkının 18’ini içeren bir karma albüm de yayınlanmış. Ben ise internetten, ‘indiskiss’ isimli kişinin blog’una koyduğu tam tekmil listeyi dinleyerek okudum, kendisine bu hizmetinden ötürü teşekkürü borç bilirim.
Baştaki soruya gelince, Nick Hornby cenazesinde çalınmasını istediği ‘Caravan’ı izlediği en güzel filmin sonunda, yazılar geçerken çalınacak şarkı olduğunu düşündüğü için seçmiş. Kitabı bitirirken insanın kafasında bu soru beliriyor elbette ama “Daha dinleyecek çok şarkı var” oldu benim cevabım şimdilik. Belki ‘en güzel şarkı henüz dinlemediğimizdir...’