Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kadının sürekli bir ölüm kalım mücadelesi içinde yaşadığı bir ülkede bir de sözde eğlence programlarında zehirli düşüncelerin yayılmasını tehlikeli bulmuyor musunuz?

Geçen haftanın bir bölümünü yüksek ateşle geçirdim. Hani uykuyla uyanıklık, gerçekle halüsinasyon arasında gidip geldiğin bir yer vardır ya, hah, işte tam orada. Ne bir şey okuyabiliyorsun, ne doğru düzgün bir şey izleyebiliyorsun, sadece televizyon açık, orada kendi kendine konuşuyor. Bir ses olsun hesabı.
İşte günlerden bir gün, o bir sesten olmadık şeyler duymaya başladım. Halüsinasyon olsa gerek dedim. Adamın biri çıkmış, tuhaf bir şey tarif ediyor. Talep ettiği, herhalde satın alacağı bir şey bu... Canlı demeye dilim varmıyor, insan hiç olamaz herhalde... Özelliklerini şöyle sıralıyor: Doğuştan kapalı olacak. Tekrar tekrar da anlatıyor, Yani sonradan kapanmış falan olmaz, doğuştan. Ambalajı hiç açılmamış bir şey, istediği belli ki. Paketli. Bunun bir alışveriş programı olduğuna inanmaya devam etmek istiyorum ama ister istemez gözüm açılıyor. Hiç makyaj yapmamış olacak diye devam ediyor o ses çünkü. Bir mal olamaz, korkarım bir insan, aradığı... Yalnız başına hiç sokağa çıkmamış olacak. 30-40 yaşlarında olacak. Otobüse, minibüse, toplu taşıma aracına binmemiş olacak.

Erkek eli değmemiş
Sonra saydıklarının zaten bütün bunların yanında lafı bile olmaz: Eline erkek eli değmemiş olacak, nikah, nişan, söz, çocukluk arkadaşı falan anlamam. Gözünü açtığı gibi temiz olacak.
Sunucuların bile şaşırası geliyor. 30-40 yaşında olacak ve bu özelliklere sahip olacak? diyor biri hayretle. Diğeri de, Hayır gene kapalı olur ama üniversitede okumuştur, bakkala manava da mı gitmemiş olacak? diye soruyor. Burada insaflı davranıyor beyefendi, bakkala gitmiş olabilirmiş yanında aileden bir erkekle. Ayrıca bu çok doğal isteklerinin sorgulanmasından haz etmiyor. Kimse diyor, yorum yapmasın lütfen.
Zaten ne yorum yapılabilir ki bunun üstüne? İnsanın kendisine çarşıdan alınmış, açılmamış paket gibi eş aramasına... Sokağa çıkmamış, otobüse binmemiş, herhalde yabancı bir insanla hiç konuşmamış, doğmuş, kapanmış, 40 yıl dört duvara bakmış bir insanla evlenmek istemesine... Bir kadının yaşadıkça kirleneceğine inanan bir zihniyete... Anasından doğduğu gibi tertemiz olacak diyor çünkü.

Üzerine yorum bile yapılmaz ama
Dediğim gibi bu ipe sapa gelmez düşünceleri ciddiye alıp üzerine yorum bile yapılmazdı aslında. Gelin görün ki yurdumun televizyon ekranlarından dört bir yana yayılması sağlanıyor bu saçmalıkların. Sanki olabilirmiş, kabul edilebilirmiş, akla mantığa sığarmış gibi, dile getiriliyor, yaygınlaştırılıyor, sıradanlaştırılıyor. Buna kimsenin hakkı yok.

RTÜK asıl buraya baksın
Televizyon ekranlarını içkiden, sigaradan, yok efendim iki insanın öpüşmesinden, sevişmesinden arındırarak gençlerin gelişimini korumaya çalışan RTÜK üyelerinin asıl buralara bakması gerekiyor. Bu programı izleyen bir çocuk, çünkü, bu çağda bir kadının evden ancak baba ağabey nezaretinde çıkması, otobüse, minibüse bile binmeden bir ömür geçirmesi normaldir zannedecek. Kadının yeri evidir, onun yaşam alanlarının sınırlarını önce babası, sonra kocası belirler diye düşünecek. İleride evlenmeye kalktığında müstakbel karısından bunları bekleyecek. Eline erkek eli değmişse kirlenmiş olduğuna hükmedecek. Çalışmasına engel olmaya, evden çıkmasını engellemeye, maazallah bir erkekle konuşurken görse kurşunlamaya kalkışacak. Oluyor bunlar, kafamdan uydurmuyorum ne yazık ki.
Zaten kadının sürekli bir ölüm kalım mücadelesi içinde yaşadığı bir ülkede bir de sözde eğlence programlarında bu tip zehirli düşüncelerin yayılmasını tehlikeli bulmuyor musunuz? Gençlerin gelişimini de, o dilinizden düşürmediğiniz kutsal aile kurumunu da asıl zedeleyen bunlar... İki dakika düşünün lütfen: Temelinde sevginin, aşkın değil, korku ve baskının olduğu, bir tarafın ötekinin bütün yaşamını ipotek altına alıp nefes aldırmadığı, zaten o tarafın baştan yaşama hakkına sahip olmadığı bir kurum mudur, yana yakıla korumaya çalıştığınız aile?