Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Onur Ünlü’nün yeni filmi ‘Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi’ hangi pencereden içeri sızsanız karşılaşacağınız ‘halceğizler’ üzerine...

İlk Onur Ünlü filmimi izlerken önce bir süre şaşaladığımı, “Bizde böyle yarı absürd yarı fantastik bir film, iyi şekilde çekilebilir mi yoksa bir beceriksizlik abidesiyle daha mı karşı karşıyayız?” diye tereddüt ettiğimi itiraf etmeliyim. ‘Polis’ti film ve belli bir noktada koyverdim kendimi, sürprizlerin tadını çıkarmaya başladım. Ama yine de filmi kimseye tavsiye etmedim. Nefret edebilirlerdi çünkü. Onur Ünlü sineması böyle bir şey zaten, sevenleri de var, nefret edenleri de. Sevmeyene “Neden?” diye soramazsın. Sevene soramayacağın gibi. Ben yaptığı her işi sevmeye devam ettim. Senaryosunu yazdığı ‘Acı Aşk’ dahil. Zaman zaman filmdeki ‘mantıksızlıkları’ sıralayarak benden “Nasıl beğenirsin?” diye hesap soran arkadaşlarıma tam da bu yüzden beğendiğimi açıklamak durumunda kaldım.
Bütün bu uyarılar yarın “Gittik nefret ettik, bizi kandırdınız” diyecekler için yeterliyse, ‘Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi’ne geçebiliriz. Ben galiba Onur Ünlü filmleri içinde en çok bunu sevdim. Neyse, şimdi en azından Altın Koza jürisinin de filmi sevip ödüllendirmiş olması gibi bir avantajımız var, oradan güç alabiliriz.
Filme ismini veren kahramanımız, Selçuk Yöntem tarafından canlandırılan saygın bir anayasa profesörü. Karısını yıllar önce kaybetmiş, yakın bir zamanda intihardan kurtardığı genç bir kızla evlenmiş. Özge (Türkü Turan) güzel sanatlar öğrencisi ve üvey çocuklarının ikisinden de genç. Celal Tan’ın kızı Jülide (Ezgi Mola), küçük oğluyla (Alpay Şayhan) dul kalmış, televizyonda coğrafya dersleri anlatmakta. Kardeşi Kamuran’sa (Tansu Biçer) bir baltaya sap olamamış bir genç ve babaannesinin adını taşıyor. Kamuran Hanım (Güler Ökten) ünlü bir orkestra şefi olan Nida Bey’e (Yılmaz Gruda) aşık, işi gücü televizyonda onu seyretmek.
Bir taşra şehrinde yaşayan aileyi bir kutlama arifesinde tanıyoruz. Özge, kocasının doğum günü için sürpriz parti düzenlemiş. Celal Tan kapıya geliyor, bütün aile saklanıyor, ışıklar söndürülüyor... “Sürpriz!” Devamını filmin internet sitesindeki ‘sinopsis’ten aktarıyorum: “Sonra kötü şeyler olmaya başlar...”

Haberin Devamı

“Ev kalenizdir, düşürmeyin”
Bu birbirini izleyen ‘kötü şeyler’ sırasında Celal Tan’ın meslektaşı, kanser hastası Turan Altaylı (Köksal Engür), Özge’nin kör ağabeyi Ergün (Bülent Emin Yarar), Jülide’nin narsist sevgilisi, operacı Okan (Tuğra Kaftancıoğlu), Anayasa hukukçularının derneğinde müzik yapan Okan (Ushan Çakır) gibi karakterler de devreye girer. Ve aslında bunu seçmedikleri halde sırf aile olmaktan ötürü bir arada durmak zorunda olan insanlar topluluğunun, bu düzeni sürdürmek adına nasıl şekilden şekile girdiklerini izlemeye başlarız. Hani hırsız da olsa, dolandırıcı da olsa, katil de olsa babanız babanızdır ve ‘başkalarına karşı’ onun safını tutmak boynunuzun borcudur. Bu uğurda ‘yabancı’ insanların başına ne geldiğinin önemi yoktur, yalan söyleyebilir, başkalarının başını belaya sokabilirsiniz, aileyi korumak adına her yol mübahtır. Evin içinde sonuna kadar çamura batabilirsiniz, sorun yok, yeter ki ‘dışarıya’ karşı mutlu aile tablonuzu koruyun. Ev kalenizdir, düşmesine izin vermeyin!
Filmde Kamuran Hanım’dan duyduğumuz o cümle var ya, “Evceğizim evceğizim, sen bilirsin halceğizim.” İşte Tan Ailesi’nin evceğizinin bildiği halceğizler üzerine film. Hiç iç açıcı değiller ama aksi gibi hepsi de insanın ‘halceğizleri’. Muhtemelen hangi pencereden içeri sızsanız karşılaşacağınız halceğizler... Ama ne mutlu ki bir Onur Ünlü mizahıyla sunuluyor-lar. Çünkü içinde barındırdığı tüm kötülük potansiyeliyle her insan bir Onur Ünlü karakteri ama ne yazık ki hayat bu kadar komik değil...
Yeri gelmişken, tam filmlerine yaraşacak şekilde, ödülünü aldıktan birkaç gün sonra kanser olduğunu öğrenen Onur Ünlü’ye gerçekten ‘acil’ şifalar diliyorum. Tamamen bencil sebeplerle, tez zamanda yeni bir Onur Ünlü filmi izleyebilmek için.