Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu yaz gene bol miktarda ‘Allah belanı versin’ temalı şarkı sardı ortalığı. Halbuki intikam duygusunun da bir haysiyeti vardır

Yazın şarkısı ne olacak? Müzikle ilgili yazıp çizen biriysen her yaz başında aynı soruyla karşılaşırsın. Geçen hafta da önce ‘Cadde jürisi’ olarak yazın şarkısını seçtik, neredeyse oy birliğiyle “Tarkan” dedik. Yazın diğer şarkılarıyla haşır neşir oldukça neden hiç düşünmeden “Tarkan” dediğimi daha iyi anlıyorum. Diğer bütün özellikleri, Tarkan’ın yorumu bir yana, sözlerini tüylerim diken diken olmadan dinleyebildiğim bir tek ‘Sevdanın Son Vuruşu’ var çünkü.
Artık ayrılınan sevgiliye nispet yapmayı filan geçip ana avrat düz giden şarkıların bir sonu gelse diyorum. Başka hangi ülkenin pop müziğinde yegane tema “Allah belanı versin”, “Seni elaleme rezil edeceğim”, “Sürüm sürüm sürüneceksin” üçgeninde seyrediyor? Bizde durum niye böyle?

Fikret Şeneş aranıyor
Serdar Ortaç’ın ‘çıkış şarkısı’ ‘Poşet’ mesela. Ne diyor? “Seni çöpe atacağım, poşete yazık”. Ne latif bir eski sevgiliye ‘sitem’ sözü...
Geçiyoruz Demet Akalın’a, ki kendisi zaten daha önce ‘üç beş tur atıp unutacağını’ muhtelif şekillerde ele güne ilan etmişti. Şimdi, “Kime bu caka, bu hava / Seni herkes iyi tanıyor” diye başlıyor. Ana mesajımız ne? “Burada tecrübe konuşuyor.”
Bu yazın lüzumsuz ‘hayat tecrübesi paylaşımı’ bununla son bulsa derken bu sürekli sille yemiş, gelgelelim yıkılmamış, neticede ‘çirkefleşmiş’ kadın şarkılarının sonuncusu da Petek Dinçöz’den geldi. Albümümüzün adı ‘İşte Böyle Morarırsın’. Artık şarkının Aşkın Tuna imzalı sözlerini yazmaya bile gerek yok sanırım.
Anladık, Dinçöz’ün kartonette de kendisine acılar çektirerek bu albüme vesile olduğu için teşekkür ettiği eski kocasına birkaç çift sözü var. Ama insaf, bunu söylemenin daha incelikli, daha zeki bir yolu yok mu?
Döne döne
Fikret Şeneş’i arıyor insan. Ne olur bir el atsın şu piyasaya. İkinci bir “Kapı açık arkanı dön ve çık” beklemiyoruz ama, hiç değilse intikam duygusunun da bir haysiyeti olduğunu hatırlatsın şu yeni ‘söz yazarlarına’.


İnternetimden elini çek!
Birilerinin bizim neyi okuyup okumayacağımıza, neyi izlemenin hayrımıza neyin şerrimize olduğuna karar vermesine alışığız milletçe. Hatta ‘sansürperver’ bir yapımız olduğu da söylenebilir. Her gördüğümüzden hemen incinip “Yasaklayın bunu! Milli duygularım, dini inançlarım, aile değerlerim zedeleniyor” diye ‘büyüklerimize’ başvurabiliyoruz.
Ama ‘yasak’ konusunda sınır tanımadığımız bir numaralı mecra, internet. Ki olayın bütün mantığına aykırı bir durum, tam da en özgür olunması gereken yerde yasak üstüne yasak. Çin, Kuzey Kore, İran, Suudi Arabistan, Türkiye... Bu şeref tablosunda yerimiz var. Youtube iki yıldır kapalı, daha ötesi var mı? Biz ne yapıyoruz? ‘Yasaklı sitelere’ girmenin bireysel yollarını buluyoruz, bu da bize yetiyor.
Neyse ki birilerine yetmiyor ki Ghetto’da Türkiye Bilişim Vakfı destekli bir ‘internetimi serbest bırak’ partisi düzenlendi çarşamba gecesi. DJ kabininden sırasıyla Kaan Sezyum, Sevin Okyay, Sedat Ergin, Yıldırım Türker ve Eyüp Can geçti. Açılışı ise Faruk Eczacıbaşı yaptı. Amatör ‘DJ’lerin birbirlerine şarkı bulma konusunda yardımcı olduğu, dayanıştığı ve çok da eğlendiği, katılanların ise çığrından çıkarak dans ettiği, çok güzel bir gece oldu.
Radikal Kitap ekinin doğum gününden kopanlar da Ghetto’yu doldurunca, olay bir ‘entelijansiya partisine’ dönüştü ki artık kimlerin kimlerin olduğunu, kimin en iyi dans ettiğini filan da Kemal Yılmaz yazar herhalde... Dileyelim işe yarasın, ‘eğlendik, dans ettik, evlerimize dağıldık’tan ibaret kalmasın.