Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Muhtelif magazin dergilerinin de popüler konularındandı “Neydiler, ne oldular”, internet çıkalı her gün çeşitli şöhretlerin eski ve yeni fotoğraflarından oluşan galeriler dayanıyor burnumuza. Muhtelif acıklı başlıklar eşliğinde... “Yıllar şöhret tanımadı”, “O güzelliğe ne oldu...”, “Bir zamanlar efsaneydi...”
Her gördüğümde de benim sinirim tepeme zıplıyor. Bunlara bakıp ne yapmamız bekleniyor? Oh, çok şükür onlar da yaşlanmış diye rahat etmemiz mi? Yaş almak neden insanın başına gelen bir felaket olarak sunuluyor ki?
Tepemizde sürekli bir sarkaç... “Az zamanın kaldı, birkaç yıl daha idare edersin, ondan sonra zaman seni de tanımayacak, tedavülden kalkacaksın...”

Acımasız zaman

Nedir bu gençlik güzellik fetişizmi? Daha da önemlisi güzelliğin gençliğe dair bir şey olduğuna kim hükmetti? Fotoğraflara bakıyorum, şahane bir Sophia Loren, iki sene önce gözümle de gördüm, kadın gene dünya güzeli. Ya da bir Jane Fonda’ya kim çirkin diyebilir şu anda? Lauren Bacall’a? Charlotte Rampling’e? 80’lik Jeanne Moreau’ya?
Ne güzel, yaşamışlar, yaşıyorlar, yılların, deneyimlerin kattığı anlamı hiçbir kozmetik ürünü veremez ki bir insan yüzüne... Bunun değil öbürünün güzel olduğuna nasıl karar veriliyor? Ama yok, fotoğraflarına bakıp bakıp üzülmemiz gerekiyor... “Neydi ne oldu, vah vah, zaman ne acımasız...”
Tabii bu acımasız zamanın eli genelde kadınlara değiyor fark ettiğiniz gibi... Erkekler her yaşta güzel.
Haksızlık etmeyeyim, araya numunelik bir iki erkek attırılıyor; Al Pacino gibi, Clint Eastwood gibi, Sean Connery gibi, ki kendileri neredeyse hala en seksi erkek anketlerinde sıralamalara girer durumdalar. 60’ına adım atan Richard Gere’den söz bile etmiyorum... 

İkinci felaket

İnsanoğlunun başına gelebilecek bir ikinci ‘felaket’ de şişmanlık. Photoshop marifetiyle ünlü yıldızlar ‘şişiriliyor’ ki Allah muhafaza kilolu olsalardı nasıl ucubelere dönüşeceklerini görelim. Böyle bir fantezimiz var, nedendir bilinmez...
Aman dikkat! Zayıf olan güzeldir çünkü. Bakın o hayran olduğunuz yıldıza, 10 kilo fazlası olsa nasıl da korkunç görünecekti. Bu arada gerçekten korkunç da görünüyor tabii, çünkü onun 10 kilo almış hali değil Photoshop’la genişletilmiş bir yaratık var karşımızda.
Demek ki yüzüne bakılır olmak için yaşlanmamalıyız bir, kilo almamalıyız iki. Bu arada akıllıymışız, duyarlı, düşünceli, esprili vesaireymişiz, hiç önemi yok. Önümüzde tek bir hedef var: Her sabah bir öncekinden daha genç, daha güzel, daha zayıf uyanmak. Gerisi hikaye...

Haberin Devamı

Çapkınlık geni
Gerçekten bu bilimin işine akıl sır erdirmek mümkün değil bazen. Bir bakıyorsun aşkın bir hastalık olduğunu keşfediyor, bir bakıyorsun erkeklerdeki ‘çapkınlık’ genini.
Böylelikle zaten çoktan tedavülden kalkan aşktan kurtulduğumuza seviniyor, bağlanamayan erkek türüne de sonsuz hak verebiliyoruz. Zaten gazetede “Erkeklere müjde! Çapkınlık geni bulundu” başlığıyla sunulmuş haber. Okuyoruz: “İsveçli bir grup bilim adamı sosyal hayatlarında belirleyici ‘vasopressin hormonu’ üzerinde etkili bir gen türüne sahip erkeklerin, aldatma, partnerleri ile zayıf ilişki kurma ya da evlenmeme eğiliminde olduğunu saptadı.”

Burç yerine 334

Yaşasındı! Bence erkekler bu haberi kesip cüzdanlarında taşımalılar. “Ne yapayım şekerim, genlerimde var, inanmazsan bak...” İsveçli bilim adamlarından daha iyi bilecek değiliz ya, kabul ederiz mecbur.
Ama tabii önce kendilerinde söz konusu ‘AVPR1A’ geninin ‘334’ adlı türünden iki adet mevcut olduğunu kanıtlamaları gerekiyor. 
Aslında kadınların da işine yarayacak bir buluş, tanıştığınız adama bir dolu başka soru soracağınıza “334 geninden ne haber?” diye lafa girebilirsiniz mesela. Hani önce burcunu sorup, “Amanın, falanca burçtan mısın, bana müsaade”den daha etkili olur belki...